Antalya’da Tarihin Sesini Duyabilmek

Bir kentin havası, suyu, tadı ve kokusunu tüm hücrelerinizde hissettiğinizde yaşadığınız an’ın kıymetine şükredersiniz de, zamanın telaşına kapılınca unutursunuz ya hani…

Aslında,
telaşlar ömrünüzden çalmasın diye daha çok yürüyüp nefes almalı ve mekanların ötesini görmeli. Adım başı geçmişi koruyan taşların hikayesiyle yaşıyoruz Antalya’da. İlk kez gelenlerin ve meraklı zihinlerin satır satır okuduğu, bina önündeki bilgi tabelalarını biz kaç kez okuduk. “Bir ara okumuştum” dese de hafıza, oysa her defasında yeni bir kelime ayrı bir kitap sayfasında misafir eder gözlerimizi. Yeter ki farkında olalım. Yoksa geçiyor zaman işte, mesai saati, dizi tekrarı, maç heyecanı, maaş günü, borçlar, yaz geldi kilolar… derken,

Mis gibi portakal kokularının eşlik ettiği yürüyüşlerinizi çat kapı tarihi eserlerle buluşturun mesela. Her yıl yeniden gezin Antalya Müzesi’ni, Kaleiçi’nde kaybolun (ben sık kayboluyorum) ya da bir tarihi esere önceki bakışlarınızdan daha uzun bir süre ayırın, kimbilir kimlerin yolu geçmiş o eski taşlardan, duvarlardan, ahşap merdivenlerden…
Dün akşam Kaleiçi’nde Karadayı Sokak’ta, 3 ayrı sokak gezdikten sonra bulabildiğimiz (ki bu da benim ayıbım) Karatay Medresesi’nde kapıdan içeri girerken hissettiklerim vesile oldu şu an klavyemden dökülenlere. 1250 yılında Sultan 2.Keykavus zamanında, Celaleddin Karatay tarafından yapılmış Karatay Medresesi. Şimdi ben dün geceden beri medreselerin tarihini, etkilerini, okutulan dersleri araştırıyorum. Ne güzel televizyon yokmuş, internet olmayınca sohbet bol ve daha yavaş akarmış zaman. Şu an “zaman” derken bile geç kaldığım randevumun telaşındayım. Sözün özü Karatay Medresesi’ni daha sık ziyaret edip oradaki etkinleri de takip edeceğim artık.

Ben yaşadıkça yazarım size, yaşayamadıklarımın hayalini ertelemeden, sevgiyle…

Arzu Taşkın
17.04.2014
arzutaskin.blogspot.com

3 Yorum

Bekir Çakal için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir