Marka Antalya, Paris Marka

Milliyet Gazetesi’nin duayen ekonomi yazarı Güngör Uras, 13 Aralık tarihinde “Fransa 350 yıldır ‘lüks’ü ihraç ediyor” başlıklı bir yazı yazdı.  Uras, “Fransa’yı lüksün merkezi haline getirmek, marka yapmak, tamamen kurguya dayalı bir projedir” dediği bu başarıyı nasıl anlatmış bakalım:

“……..

XIV. Louis sıfırdan başladı
“Fransız krallarından XIV. Louis, 1643 yılında 5 yaşında iken tahta çıktı. 1715 yılına kadar 72 yıl ülkeyi yönetti. Fransa’nın marka adını parlatan, lüks ürün ve yaşam ihraç eden ülke haline getiren Louis ve de ekonomi bakanı Colbert’tir. Daha önce Fransa’da yaşam koşulları kötü durumda idi. Bırakınız lüksü, Fransızlar tuvalet ve banyo imkânından bile yoksundu. Mutfak diye bir şeyleri yoktu. Lüks merkezi Venedik ve Floransa idi. Kral ve Colbert “sıfırdan başladılar”. Fransa’yı lüksün merkezi haline getirmek, marka yapmak, tamamen kurguya dayalı bir projedir. Lüksü “sarayın” dışına çıkarmaya karar verdiler. Öncelikle lüks ithalatı önlemek için lüks ürünleri üretecekleri teşvik ettiler. Lüks tüketimi “halka” indirdiler. Paris’i lüks alışverişin ve lüks yaşamın merkezi yapmaya odaklandılar. Kralın emri ile sokaklar aydınlatıldı. Mağazalar geç saatlere kadar açık kalmaya başladı. Zenginler ve soylular akşamları evlerinden çıkarak alış veriş etmeye, dışarıda kahveye ve lokantaya gitmeye başladı. O döneme kadar Fransız mutfağı diye bir şey yoktu. Kral ve Colbert 1651 yılında La Varenne’ye “Fransız Şef” adı ile bir kitap yazdırdılar. Böylece daha önce var olmayan Fransız mutfağının temeli atıldı. 1691 yılında ise ilk defa Fransız pasta, tatlı tariflerine temel teşkil eden bir kitap yayımlandı.

Cafeler bizden
O yıllarda Sultan IV Murat’ın elçisi olarak Paris’te bulunan Süleyman Mustafa Raca, Kral Louis ve Colbert’e Türk kahvesini tanıttı… Paris’in ilk kahvesi Cafe Procope Türk kahvesinden esinlenilerek 1671 yılında açıldı. Daha önce moda diye bir şey bilinmezken 1670 yılından sonra moda saraydan soylu zenginlere, onlardan şehirde yaşayanlara doğru geçiş yaptı. Derken Paris moda merkezi haline geldi. Moda ve lüks, kadını öne çıkardı. Çünkü lüksü ve modayı taşıyan erkekten çok kadınlardı. Kısa sürede Paris lüksün ve lüks yaşamın merkezi haline geldi. Dünyanın değişik ülkelerinden Paris’e gelenler, lüksü ve modayı ülkelerine taşımaya başladı.(Bu bilgileri rahmetli dostum Arman Kırım’ın “Fransa nasıl şıklık ve lüksün merkezi oldu?” başlıklı yazısından aktarıyorum.)

…..”

Bu güzel örneği anlatıp Antalya nasıl marka olur? konusunda bize bir kıyaslama imkânı sunduğu için, duayenimize teşekkür ediyoruz. Oturup bunun üzerine Antalya ya da geniş anlamıyla Türk turizmi hakkında genişçe ukalalıklar yapacak değiliz, elbette.

Ancak bizim dikkatimizi çeken Türk kahvesinden etkilenen Fransızların sadece Paris’te bugün itibariyle 200 bin civarında Cafe’si olduğunu biliyoruz.

İkinci bir husus, Kralın emri ile aydınlatılan sokaklar ve mağazaların geç saatlere kadar açık kalmaya başlaması. Zenginler ve soyluların akşamları evlerinden çıkarak alış veriş etmeye, dışarıda kahveye ve lokantaya gitmeye başlaması.

Bizdeki yansıması; Kent içi sokak aydınlatmaları ortada, tarihi yapıların, güzelim falezlerin aydınlamaları zaten bizim için güzel bir hayal. Zenginleri bilmeyiz ama vatandaş sıkı bir AVM müdavimi. Çünkü istediği her şey (kültür-sanat aktiviteleri dahil) orada var. Turist ise Her şey dahil sisteminde zaten otelden çıkmıyor. (Antalya’da yıllardır özellikle yaz mevsiminde akşam ticaretinin geliştirilmesi konuşulur durur ve laftan öteye gitmez)

Son husus ise 1651 yılında La Varenne’ye “Fransız Şef” adı ile kitap yazdıran Fransızlar, daha önce var olmayan Fransız mutfağının temeli atmışlar. Bizde ise ATAV’ın bastırdığı “Toroslar’dan Akdeniz’e Antalya Lezzetleri” adlı enfes çalışma kent içindeki restoranlarda hala uygulanmayı bekliyor.

4 Yorum

selen için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir