Antalya Müzesi, yakın çevresindeki kamu alanlarından faydalanılarak büyütülmelidir

Antalya Kent Konseyi, yıkımı uzun süredir kent gündeminde tartışılan Antalya Müzesi’yle ilgili kapsamlı bir rapor yayınlayarak, Müzenin yıkılmak yerine, çevresindeki kamu alanlarıyla birlikte büyütülmesi fikrini tekrarladı.

Yeni müze binasının Antalya gibi arkeolojik değerler açısından son derece zengin bir ilin müze ihtiyacını karşılayamayacağına dikkat çeken Kent Konseyi, müzenin doğusundaki karayollarına ait alan ile kuzeyde uygulama oteli olarak kullanılan alanın dahil edilerek Antalya Arkeoloji Müzesi’nin çağdaş bir bölge müzesi konumuna yükseltilebileceği vurgulandı.

 

ANTALYA ARKEOLOJİ MÜZESİ HAKKINDA AÇIKLAMA

Sorunun Özeti:

Antalya İli, Muratpaşa İlçesi, Bahçelievler Mahallesi, 12410 ada 1 parselde yer alan Antalya Arkeoloji Müzesinin yapısal sorunlarının olduğu, sergileme ve depolardaki eser kapasitesiyle sağlıklı işletilemeyeceği gerekçeleriyle yenilenmesi, bu amaçla Kültür ve Turizm Bakanlığınca bir proje hazırlatıldığı konusu Antalya’nın gündemindedir. Kent Konseyimizin Kültürel Miras Grubu, İmar Planlama Çalışma Grubu, Altyapı ile Kültür ve Sanat Çalışma gruplarının 06.05.2025 tarihli ortak toplantısında Baraka Mimarlık tarafından hazırlanan ön proje müellifi tarafından tanıtılmıştır. Kentte meslek örgütleri ve STK’lar konuyu tartışmakta olup, Kent Konseyimizin ilgili çalışma grupları Arkeoloji Müzesi’ne ilişikin durumu gündemlerine alarak incelemiş ve ortaya çıkan görüşler doğrultusunda bu rapor hazırlanmıştır.

Mevcut Arkeoloji Müzesi’nin Tarihçesi ve Nitelikleri

Antalya Arkeoloji Müzesi’nin mevcut binası 1964 yılında Bayındırlık Bakanlığı tarafından düzenlenen ulusal mimari proje yarışmasında; Akdeniz iklimine uyumlu açık ve yarı açık sergi alanları, işlevsel ve modüler plan şeması, doğal ışık kullanımı ve parçalı kütle tasarımıyla dikkat çekmesi, modern müzecilik anlayışını sergileyen özgün bir mimari yaklaşım sunması nedenleri ile   birincilik ödülü almıştır. Yarışma jürisinin, mimarların yanı sıra Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilcilerinden oluşması, yapının yalnızca mimari ölçütlerle değil, müzecilik kriterleriyle de değerlendirildiğini göstermektedir. Bu bağlamda yapı, işlevsel, tarihsel, belgesel ve özgünlük değerlerini eşzamanlı olarak taşımakta; modern müzeciliğin mekânsal karşılığını temsil eden erken ve nitelikli bir örnek olarak öne çıkmaktadır.

Ödül alan proje esas alınarak inşa edilen yapı 1972 yılında hizmete açılmıştır. Müze, Türkiye’de yarışmayla elde edilen ilk müze binası olup, Türkiye’nin modern müzecilik anlayışını yansıtan ilk örneklerden birisidir. Mimar Doğan Tekeli, Mimar Sami Sisa ve Mimar Metin Hepgüler’in tasarımı olan yapı, sadece Antalya için değil, ülkemiz açısından da modern müze mimarisi ve kültür politikaları açısından da temel bir referans niteliğindedir.

Antalya Müzesi’nin özgün ve nadir bir diğer mimari niteliği de, Türkiye’de az sayıda örneği bulunan açık sergileme mekânı olan lapidaryumudur. Bu yarı açık sergi alanı, yapının modern müzecilik vizyonunu temsil eden önemli bir özgünlük öğesidir. Söz konusu alan, Karatepe Açık Hava Müzesi’nde 1961 yılında uygulanmaya başlanan açık sergileme anlayışıyla paralellik göstermekte olup, yapıya ait açık saçak yapıları 2009 yılında tescil edilmiştir. Dolayısıyla, aşaıda değinilen Adana örneği ve Karatepe örneği, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yalnızca mimari estetik ve müzecilik kriterleri açısından değil; aynı zamanda yerel bağlam, işlevsel çeşitlilik, hatıra değeri ve mekânsal özgünlük açısından da korumayı hak eden bir kültürel miras değeri olduğunu göstermektedir.

Antalya Arkeoloji Müzesi, sahip olduğu zengin koleksiyonu, çağdaş sergileme anlayışı ve mimari düzenlemesiyle 1988 yılında Avrupa Konseyi Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Bu prestijli ödül, müzenin arkeolojik mirası koruma ve sergileme işlevini başarıyla yerine getirmesinin yanı sıra, bölgenin kültürel kimliğini güçlü bir biçimde yansıtması ve eğitimsel katkılar sunmasıyla da ilgilidir. Antalya Müzesi, koleksiyonundaki eserleri sistematik ve kronolojik bir biçimde sunarken, ziyaretçiye estetik ve öğretici bir deneyim de yaşatmaktadır. Geçmişle gelecek arasında köprü kuran, toplumsal bağları güçlendiren ve aidiyet duygusunu pekiştiren kişisel ve toplumsal bellek ve kent bilincinin oluşmasında Antalya Müzesi hafıza mekânı olarak görev yapmaktadır.

Döneminin modern mimarlık anlayışı ve çağdaş müzecilik ilkelerine uygun olarak tasarlanan yapı modern müzeciliği temsil eden örnek bir müze yapısı olarak öne çıkmaktadır. Antalya Arkeoloji Müzesi, bir sergileme yapısı olmasının yanında ülkemizde müze mimarisinin gelişimini yansıtan öncü ve özgün bir kültür yapısıdır. Bu durum yapının kültürel varlık yönünü ortaya koyması nedeniyle korunması ve geleceğe aktarılması yönünden de tartışılmasını gerekli kılmaktadır. Türkiye’de modern müzecilik anlayışının erken ve nitelikli örneklerinden biri olarak öne çıkan yapı 1994 Nara Özgünlük Belgesi çok katmanlı özgünlük ilkelerini karşılaması nedeniyle de önemli bir kültürel miras yapısı özelliği taşımaktadır.

Antalya Arkeoloji Müzesi sergileme yanında kütüphane, konferans salonu, açık hava tiyatrosu, sanat galerisi ve kafeterya gibi birimleriyle de çok yönlü bir kültür ve eğitim merkezi olarak hizmet vermektedir. 1976 Antalya Film ve Sanat Festivali etkinliklerine ev sahipliği yapması nedeniyle Antalyalılar yanında çok sayıda ziyaretçisi açısından da anı değeri taşımaktadır. Kentin ortak hafıza mekanlarından birisi durumunda olup gerek kişisel gerekse toplumsal olarak Antalya’lıların belleğinde vazgeçilmez bir yeri bulunmaktadır. Belirtilen özellikleri ile Antalya Arkeoloji Müzesinin Adana Arkeoloji Müzesi ve Karatepe Açık Hava Müzesi gibi kültür varlığı olarak tescillenmesi ve uzun yıllar hizmet etmesi arzu edilmektedir.

Ancak yapım sırasında ve kullanım sürecinde özellikle de 1980’li yıllardan itibaren yapılan bazı müdahaleler nedeniyle, yapının özgün değerlerinin zarar gördüğü görülmektedir. Bu müdahalelerden önemli görülenler aşağıdaki şekilde özetlenebilir;

  • Teras çatıların izolasyon sorunlarının giderilememesi nedeniyle teras çatılı yapıya gizli dereli kiremit örtülü ahşap çatıların eklendiği,
  • Doğal ışık sağlayan bant pencerelerin kapatıldığı,
  • Yapının kısa sürede mekânsal açıdan yetersiz kalması ve bu sorunu gidermek için mevcut bina ile bitişik iki katlı ve bodrumlu mekanların eklendiği,
  • Mekânsal ihtiyaçlar nedeniyle Antalya Müzesi’nin özgün ve nadir mimari örneği olan, Türkiye’de az sayıda yapıda bulunan ve yapının modern müzecilik vizyonunu temsil eden açık sergileme mekânı lapidaryumun kapatıldığı gözlenmektedir.
Ödül alan proje esas alınarak inşa edilen yapı 1972 yılında hizmete açılmıştır. Müze, Türkiye’de yarışmayla elde edilen ilk müze binası olup, Türkiye’nin modern müzecilik anlayışını yansıtan ilk örneklerden birisidir. Mimar Doğan Tekeli, Mimar Sami Sisa ve Mimar Metin Hepgüler’in tasarımı olan yapı, sadece Antalya için değil, ülkemiz açısından da modern müze mimarisi ve kültür politikaları açısından da temel bir referans niteliğindedir.

Öte yandan Antalya Müzesinin eser envanteri, 1970’li yıllardan günümüze arkeolojik kazılarda yoğun çalışmalar yapılmasının da etkisiyle artmış ve yetkililerce mevcut yapının eser koleksiyonunun sergilenmesi, korunması gibi hedefleri için yetersiz kaldığı da bildirilmiştir. 06.05.2025 tarihli toplantıda yapılan sunumda yeni müzeye ilişkin avan projede mevcut yapı alanından bir miktar artış olduğu bu artışın da bodrum katta eser deposu olarak kullanılabileceği belirtilmiştir.

Öneriler ve Sonuç:

Yukarıda belirtilen konular bütün olarak değerlendirildiğinde;

Mevcut yapının özgün kültürel miras değeri korunmalıdır.

Türkiye’de yarışma ile elde edilmiş ilk müze projesini temsil eden Antalya Bölge Müzesi, 1960’ların çoğulcu mimarlık anlayışı içinde şekillenen, organik ve Akdeniz mimarisi ögelerini modernist bir yaklaşımla birleştiren öncü bir kamusal yapıdır. Parçalı kütle yapısı, iç-dış mekân sürekliliği ve iklime duyarlı tasarımıyla mimari, estetik ve yere özgü değerler taşımaktadır. Müze, ziyaretçi odaklı sergileme düzeni ve özgün mekânsal organizasyonuyla, Türkiye’de modern müzecilik anlayışının erken ve nitelikli örneklerinden biri olarak yalnızca fiziksel bir sergileme yapısı değil; aynı zamanda Türkiye’de müze mimarisinin kurumsallaşma sürecini yansıtmaktadır. Müze, sadece eser sergileme işleviyle sınırlı kalmayıp; kütüphane, konferans salonu, açık hava tiyatrosu, sanat galerisi ve kafeterya gibi birimleriyle çok yönlü bir kültür ve eğitim merkezi olarak tasarlanmış ve hizmet vermiştir. Bu özellikleriyle müze, işlevsel ve hatıra değeri yüksek, yaşayan bir kültürel odak noktası hâline gelmiştir. Bu yönleriyle, yalnızca fiziksel değil, işlevsel ve bağlamsal özgünlüğü de barındıran yapı, 1994 tarihli Nara Özgünlük Belgesi’nde tanımlanan çok katmanlı özgünlük ilkelerini karşılamakta; bu da onu korunması gereken önemli bir kültürel miras yapısı haline getirmektedir.

Bu çok katmanlı kimliğin göz ardı edilmesi, koruma politikalarının bilimsel ve tarihsel temellerden uzaklaştığını göstermekte; yapının tescil ve koruma kararlarında yeniden değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır.

Mevcut yapının bulunduğu müze alanı, yakın çevresindeki kamu alanlarından faydalanılarak büyütülmelidir.

Yeni bir müze binasının yapılmasına gerekçe olarak, yapının mevcut eser kapasitesiyle sağlıklı işletilemeyeceği görüşü gösterilmektedir. Fakat öneri yeni müze projesinde de eser artışına paralel alan büyüklüğüne gidilmediği anlaşılmaktadır. Bu tutarsızlık sebebiyle de yeni yapı yapma isteminin anlamlı olmadığı görülmektedir. Nitekim ilgili parselde yeni bina yapılması veya mevcut binanın korunarak kullanılması gibi tüm olasılıklarda bölge müzesi niteliğindeki bir yapının Antalya gibi arkeolojik değerler açısından son derece zengin bir ilin müze ihtiyacını karşılayamayacağı açıktır. Bunun en temel sebebi mevcut müze alanının uygulama imar planında büyüme öngörülmeden sınırlandırılmış olmasıdır. Oysa, mevcut binanın yerinde korunarak kullanılması ve müzeye ayrılan alanda büyüme olanaklarının araştırılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Mevcut hali ile arkeoloji müzesi alanının halihazır oturum alanında mevcut nitelikli peyzajı da koruyarak yapısal büyüme olanağı bulunmamaktadır. Ancak komşu kamu alanlarından yararlanarak büyüme sağlanabilecektir. Nitekim alana ilişkin uygulama imar planı incelendiğinde alanın doğusunda karayollarına ait oldukça geniş bir alan, kuzeyde ise uygulama oteli olarak kullanılan yine geniş bir alan bulunmaktadır. Antalya Kent Konseyinin uzun yıllardır savunduğu bu büyüme gerçekleşirse Antalya Arkeoloji müzesi gerçek bir bölge müzesi düzeyine gelebilecek ve kentin; peyzaj öğeleri ve doğal çevreyle bağ kurduğu, yapının kent dokusu içerisindeki temsil gücünü arttırdığı, sadece bölgenin zengin mimari ve arkeolojik mirası sergileme alanı olmasının ötesine geçerek, düzenli olarak gerçekleştirilen sanatsal, kültürel ve bilimsel etkinliklere ev sahibi olabildiği dinamik ve çağdaş  bir kültürel platform işlevi görecek hale kavuşabilecektir.

Bu yaklaşım, kısa erimli çözümler yerine, Antalya’nın yarışma yolu ile elde edilmiş mevcut müze binasının özgün tasarım anlayışını yansıtacak ve çağdaş müzecilik anlayışı ile entegre olacağı bütüncül bir tasarım çerçevesinde, müzeyi alan zorlaması olmadan hak ettiği nitelikte bir proje ile 21. yüzyıla taşıyabilecektir.

Koruma ve genişleme önerileri uzmanların görüşleri doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Başarıya ulaşmak mevcut yapının orijinal değerleriyle korunmasını önceleyen ulusal proje yarışması ile mümkün olabilir.

Mevcut yapının orijinal yarışma projesindeki özgün değerlerini olumsuz yönde etkileyen tüm eklerden arındırılması, depreme dayanıklı hale getirilmesi ve müze alanının büyütülmesi gerekmektedir. Tüm bu işlemler ancak ilgili alanlarda (mimari koruma ve restorasyon, mimari tasarım, inşaat mühendisliği, şehir ve bölge planlama vb.) uzmanların uluslararası bilimsel standartlar çerçevesindeki görüşleri doğrultusunda gerçekleşebilir. Bu süreç, kamusal olanı onarmak ilkesine dayalı, kolektif ve demokratik bir üretim süreci olarak ele alınmalıdır.  Bu kapsamda, mevcut müze yapısının korunmasıyla birlikte, iki aşamalı ulusal mimari proje yarışması yoluyla Müze Kompleksi tasarımının elde edilmesi önerilmektedir.

Yarışma süreci; mevcut yapının korunması, mimari ve tarihsel özgünlüklerin gözetilmesi ve kültürel sürekliliğin sağlanması esaslarına uygun olarak yapılandırılmalıdır. Yarışma öncesinde, disiplinler arası uzmanlık alanlarından oluşturulacak danışman jüri eşliğinde, teknik ve kültürel çerçeveyi belirlemek üzere mevcut durum raporları ve uzman görüşleri doğrultusunda kapsamlı bir hazırlık süreci yürütülmelidir. Yarışma süreci yalnızca idari bir prosedür olarak değil; çok aktörlü, katmanlı ve kapsayıcı bir kamusal üretim süreci olarak değerlendirilmelidir. Bu doğrultuda, süreci yönetecek yürütücü ekibin kuramsal, kurumsal, teknik ve idari bileşenleri bir araya getiren çok disiplinli bir yapıda olması önerilmektedir.

Kamusal olanı onarma iddiası taşıyan bu yaklaşım, yalnızca sonuç odaklı bir yarışma değil; tüm aşamalarıyla kamusal katılımı içeren kolektif bir üretim süreci olarak tasarlanmalıdır. Sürecin farklı aşamalarında açık çağrılar yapılması ve gerektiğinde halk oylamaları gibi yöntemlerle kamusal katılımın güçlendirilmesi öngörülmektedir. Bu önerilen model, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin fiziksel açıdan özgün özelliklerinin korunmasının yanı sıra, kültürel, sosyal ve kurumsal düzeyde de onarılmasını, müze kompleksine katılan ek alanlarla 21. yüzyıldaki ihtiyaçlara göre yeniden yorumlanmasını ve toplumsal bellekteki yerinin çoğulcu bir yaklaşımla güçlendirilmesini hedeflemektedir. Müze, hem bu sürecin ürünü hem de sürecin kendisini dönüştüren bir kamusal alan olarak yeniden kurgulanabilecektir.

Sonuç olarak, Antalya Arkeoloji Müzesi’ne ilişkin olarak gündemde olan sorunlara uluslararası bilimsel ve mesleki ilkeler çerçevesinde önerilebilecek en sağlıklı çözüm, mevcut müze binasının orijinal ödüllü projesine uygun duruma getirilerek ve onarılarak kullanılması, bunun yanı sıra müzeye ayrılan alanın büyütülmesi ve ihtiyaç duyulan ek yapıların yapılmasıdır.

Antalya Bölge Müzesi/ Müzeler kompleksinin uzun yıllar hizmet verebilmesi için mevcut müze binasının ödüllü tasarımına uygun restorasyonunun yapılarak fikir ve anı değerinin korunmasını önceleyen, alansal gelişim ihtiyacını yakın çevresindeki kamu alanlarıyla bütünleştirilerek sağlayan, çağdaş müzecilik anlayışını ulusal proje yarışmasıyla elde edilecek bir tasarım çerçevesinde sürdürebilecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Yürütme Kurulu

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir