Antalya Müzesi’nin mimarlarından Doğan Tekeli: Antalya Müzesi belge niteliğinde bir eser
|ICOMOS Türkiye’nin düzenlediği çevrimiçi toplantıya katılan Antalya Müzesi’nin mimarlarından Doğan Tekeli, bir dönemin mimarlık anlayışını temsil eden bu ödüllü yapının mutlaka korunması gerektiğini dile getirdi.
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Milli Komitesi, “Türkiye’nin Modern Mimarlık Mirasının Korunmasına Yönelik Güncel Tartışmalar” başlığıyla düzenlediği çevrimiçi toplantıların “Modern Miras ve Arkeoloji Müzeleri” başlıklı son oturumunu, yıkılıp yenileneceği tartışmalarıyla gündeme gelen Antalya Arkeoloji Müzesi’ne ayırdı. Ödüllü bir yarışma projesi olarak 1972’de hizmete açılan Antalya Müzesi’nin mimarlarından Doğan Tekeli’nin yanı sıra müzecilik ve kültürel miras uzmanlarının katıldığı programda, yapının neden bir kültür mirası olarak tescillenip korunması gerektiği konuşuldu.
ICOMOS Türkiye; 7 Temmuz 2025’te ISC20c Türkiye, ISCARSAH Türkiye, DOCOMOMO_Türkiye, KORDER ile birlikte yayınladığı Antalya Arkeoloji Müzesi’ne ilişkin görüş metninde de, yapının kültür varlığı niteliğini oluşturan özgün değerlerinin korunarak yaşatılması adına, güncel yönetmeliklere uygun şekilde güçlendirilmesi ve özgün mimari nitelikleri esas alınarak restorasyonu mümkün olduğunu vurgulayarak, Antalya Müzesi Modern Mimarlık Mirası Olarak Korunmalıdır demişti.
Burçin Altınsay’ın moderatörlüğünü yaptığı toplantının katılımcılarından Dr. Tuğba Sağıroğlu, Antalya Müzesi’nin Cumhuriyet tarihinin önemli yapılarından biri olduğunu anlattı. Tescillenip koruma altına alınan eski müze yapılarından örnekler veren Sağıroğlu, bu yapıların modern mimarlık mirasları olarak korunması gerektiğini vurguladı.
SAĞIROĞLU: ÇITAYI YUKARI TAŞIYAN BİR ESER
‘Türkiye’de Modern Arkeoloji Müzelerinin İnşa ve Dönüşüm Süreçleri’ başlıklı sunumunda Dr. Sağıroğlu, Bergama, Adana, Çanakkale, Gaziantep, Hatay, Kayseri, Yalvaç, Alanya, Edirne ve Sinop’tan örneklerle Türkiye’deki arkeoloji müzelerinin birer kültürel miras olarak korunup geleceğe aktarılması konusunda yaşanan aksaklıklara dikkat çekti. 1967-1971 yılları arasında yapılan, 1972’de hizmete açılan ve 2025’te Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yıkılıp yeniden inşasına karar verilen Antalya Müzesi’nin de yarı özgün yapılar arasında çıtayı yukarı taşıyan bir eser olduğuna vurgu yapan Sağıroğlu, ödüllü müze yapısının bu yönüyle tescile değer olduğunun altını çizdi.
TEKELİ: YIKIM KARARINI GAZETEDEN ÖĞRENDİM
Antalya Arkeoloji Müzesi’nin projesini çizdikleri dönemde 60 civarında yarışmaya katılıp 20’sinden birincilikle döndüklerini belirten Doğan Tekeli, müze projesinin de böyle bir yarışmada seçilmiş bir eser olarak hayata geçtiğini hatırlattı. Tekeli, Antalya Müzesi’nin yıkılacağı haberini şaşkınlıkla karşıladığını belirterek, şunları söyledi:
“Haberi gazetede gördüm. ‘Müzemizi yıkmayın’ gibi bir çağrı yapılıyordu, şok oldum. Daha önce de inşa ettiğimiz eserlerin yıkıldığı oldu. Danıştay binası, yıkılmaması yönünde çıkan karara rağmen yıkıldı. Bu yıkımlara alışkınız aslında. Ama Antalya Müzesi, Beydağları ile uyuma sahip, iklim koşullarından ziyaretçi akışına birçok detay düşünülerek tasarlanmış çok özel bir yapı. Eserlerin tarihsel süreçlerine göre kronolojik olarak ve niteliklerine yakışır biçimde planlanması düşünüldü. Ziyaretçilerin nasıl bir senaryo içerisinde müzede gezeceğini düşündük. Müzenin bir yatay plaklar sistemi ile örtülmesini planladık. O yıllarda yapılarda klima söz konusu olmadığı için doğal havalandırmayı sağlayacak bir sistem düşünüldü. Belki kuzguna yavrusu güzel görünür ama tarafsız bir gözle de bakıyorum. Antalya Müzesi gerçekten çok özgün bir yapı.”
BEYDAĞLARI’NIN ÖNÜNDE YATAY BİR SİLÜET
Doğan Tekeli, Antalya Müzesi’nin Beydağları önünde yatay bir silüet ve akışkanlığın sağlandığı bir tasarımla kurulduğu o günden bugüne uzanan yarım asırlık öyküsünü de şu sözlerle anlattı:
“Antalya Müzesi, yerinden ve işlevinden doğmuş özgün bir eserdir. Dünyadaki hiçbir müze ile benzerliği yoktur. Buraya mahsustur. Cumhuriyet döneminde yapılmış diğer müzelere bakınca, bunun farklı bir yeri olduğunu söylemek mümkün. Binanın mesleki kontrolünü Bayındırlık Bakanlığı yarışma şartnamesinde olduğu halde bize vermedi. Antalya Bayındırlık Müdürlüğü elemanları bize sormadan, yer yer kendilerine göre değişiklikle yaptılar. Özgün halinden hafifçe uzaklaşmış oldu yapı. Ama yine de 1974’te yapımından sonra yerinden çektirdiğimiz fotoğraflardan değerlendirdiğimizde ilk haline yakın olduğunu görüyorum. Yapının yapımında bazı değişiklikler yapılmasına rağmen orijinal projeye büyük oranda sadık kalındı.”
ESER SAHİBİNİN YARIŞMADAN HABERİ OLMAZ MI?
Antalya Müzesi’nin yıkılmasına ve yeniden inşasına dair karar alınırken, kendisinin haberdar edilmediğini belirten Tekeli, hem yıkım kararının hem de eser sahibine bilgi verilmemesinin garip olduğunu dile getirdi.
Müzenin yeni projesi için açılan yarışmayı kazanan gençlerin kendisini ziyaret ettiğini belirten Tekeli, “Arkadaşlar açılan proje yarışmasına 11 projenin katıldığını ve kendi çizdikleri projenin beğenildiğini anlattılar. ‘Projemiz sizin projenizin esaslarına benziyor, ziyaretçi sirkülasyon şeması gibi benzer özellikleri var’ dediler. Ben onlarla konuştum, bazı şeyler önerdim. Bu görüşmeden çok memnun olduklarını söylediler. ‘Tekrar görüşeceğiz’ deyip ayrıldılar. Sonra arkadaşlardan bir daha ses çıkmadı. Türkiye’de işler anlaşılan böyle yürüyor. Alışmış olmamız lazım. Bir bina yıkılacaksa ve yerine yenisi yapılacaksa, bunun için yeni bir yarışma açılıyorsa, eserin sahibi usulen bu yarışmadan haberdar edilir. Benim yarışmadan haberim olmadı” dedi.

BAKANLIĞA ÇAĞRI: 100 MİLYON TL İLE GÜÇLENDİRİLİR
50 yılı aşkın süredir ziyaretçi ağırlayan müzenin bir mücevher kutusu gibi tasarlanmış nadir eserlerden biri olduğunu ifade eden Tekeli, yapının korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çağrıda bulundu:
“Antalya Müzesi’nin benim portfolyom içinde çok özel bir yeri var. Tabii ki tek benim değil, arkadaşlarımızla birlikte yapmıştık. Metin Hepgüler ve Sami Sisa’nın da payı var. Diğer iki arkadaşım olmadığı için müzenin mimari mirasını taşımak bize kalıyor. Müzenin kamuoyu ve kent tarafından benimsenmesi mimar için son derece mutluluk verici. Bir yolu bulunarak, belki güçlendirilerek korunabilirse, Antalya ve Türkiye için son derece önemli bir belge yapı olacaktır. Türk mimarisi için bir kültüre sahiplik örneği olacaktır. İhtiyaç duyulan yeni müze yapısı başka bir yerde yapılabilir ve bu müze korunabilir. Antalya’ya milyonlarca turist geliyor. Diyecekler ki fiziksel yıpranmaya rağmen korumayı başarmışlar. Sırf böyle bir örnek için bu külfet kabul edilmez mi? Yeni projenin inşası için ayrılan 2,5 milyar liralık bir bütçe var. Mevcut yapı 100 milyon lira ile güçlendirilebilir. Bu yapının korunmasını şiddetle arzu ediyorum.”
Antalya Müzesi, yakın çevresindeki kamu alanlarından faydalanılarak büyütülmelidir