Antalya’nın zirvesi Kızlar Sivrisi’nde şenlik coşkusu

Özlem Soydan’ın kaleminden…

Kısa adı TODOSK olan Toroslar Doğa Sporları Spor Kulübü’nün bu yıl 30’uncusu gerçekleşen Yaz Dağcılık Şenliği unutulmaz anlara sahne olurken, Antalya’nın en yüksek noktası Kızlar Sivrisi’ne tırmananlar arasında bulunan Antalya Ekspres Gazetesi Yazarı Özlem Soydan “İkinci randevu” başlıklı yazısında izlenimlerini okurlarıyla paylaştı.

Zaman geçer, mevsimler değişir ama bazı yaşanmışlıklar bellekte hiç solmaz. Gün gelir adımlayarak geçtiğin yollar unutulur, geriye sadece bir koku ya da bir görüntü kalır. Ama çıktığın her zirve nedense hafızana kazınır; yerini hiçbir şeyin dolduramayacağı bir şekilde…

Bir zirveyi unutulmaz kılan, yalnızca ulaşılan nokta değil; o noktaya birlikte yürürken paylaşılanlardır. Her adımda ortak bir hikâye yazılır çünkü. O yüzden aynı dağa ikinci kez çıkmak bile bir kez daha yaşanacak yepyeni bir hikâyeye dönüşür.

Anladım ki Kızlar Sivrisi, kaç kere çıkılırsa çıkılsın, her seferinde ilk sefer gibi büyüleyici. Antalya’nın Everest’i desek yeridir. Bu yıl, TODOSK’un 30. Yaz Dağcılık Şenliği’nde yeniden bu güzellikle buluşmak, hasreti sona erdirdi. İlginçtir, dağın siluetini görene kadar onu ne kadar özlediğimi fark etmemişim.

Bu ikinci randevuya bir de görev sorumluluğu eklendi. Etkinlik bu sene farklıydı; iki ayrı ekip, iki ayrı rota sonunda zirvede buluşacaktı. Ana ekip ve zirve ekibi. Ben zirve ekibindeydim. Amacımız kamp yüküyle zirveye ulaşmak, geceyi orada geçirmek ve ertesi sabah ana ekibi zirvede karşılamaktı. Kulağa heyecan verici geliyordu, çünkü ilk kez bir zirvede kamp yapacaktım, hem de bu kadar özel bir zirvede.

Yolculuğumuz Kumluca’nın en yüksek yaylası olan Kırkmuar Yaylası’na kadar uzandı. Antalya’dan başlayıp Hisarçandır ve Altınyaka’yı geçtikten sonra daracık bir toprak yoldan zikzaklar çizerek yaylaya vardık. 2400 metredeki bu yaylaya ulaşmak zahmetliydi ama sedir ormanları arasında geçen o yol ruhumuzu doyurdu. Sırf bu yayla için bile tekrar gelinir.

Yaylada fazla oyalanmadan çantalarımızı sırtladık. Yaklaşık 15 kiloluk kamp yüküyle TODOSK Başkanı Hasan Hocam liderliğinde yola koyulduk. Rota benim için yeniydi ama zirveyi tanımanın verdiği bir özgüven vardı. Birbirinden yetenekli ekip arkadaşlarıyla yürümek insana bambaşka bir güven veriyor. Bu güven zorları kolaylaştırırken imkansızı yapılır hale getiriyor. Tatlı bir tempoyla ilerledim. Aramızda Konya’dan gelen 5 kişilik bir ekip de vardı. İki arkadaşımız yamaç paraşütü de taşıyordu; eğer hava şartları uygun olursa ertesi sabah zirveden atlayacaklardı. Heyecan her geçen adımda katlanıyordu.

İlk etap, çekirgelerle doluydu; adım attığım her yer kıpır kıpırdı. İkinci etapta ise mor renkte öbek öbek çiçeklerin içinden geçtik. Bu yükseklikte böyle bir renklilik görmek şaşırtıcıydı. Ve sonra zirvenin altındaki çarşaklı yola geldik. Zorluk yeni başlıyordu. Dik ve gevşek zeminde her adım bizi geri itiyordu. Tam bu sırada dolu başladı, öyle bir yağdı ki kurşun gibi iniyordu üstümüze. Artık savaş başlamıştı. Ne sığınacak bir yer vardı ne de duracak bir zaman…

Herkes kendi iç savaşını verirken ben bir şeyler mırıldanmaya başladım:

“Bulut geçti gözyaşları kaldı çimende… Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?”

Yüksek irtifa insanı tuhaf etkiliyor; sadece bedenini değil, duygularını da değiştiriyor. Nefesin yetmiyor, düşüncelerin bulanıyor ama bir yanın da olağanüstü bir açıklığa ulaşıyor. Bu şarkı dökülüverdi dilimden, hem rahatlatıcıydı hem anlamlı… Soğukkanlılığın kitabını yazar gibi minik ama kararlı adımlarla o çarşaktan tırmandım.

Yukarıda bizi bir parça karla kaplı bir zemin karşıladı. Sırılsıklam olmuştuk ama vakit kaybetmeden çadırlarımızı kurduk. Soğuktan titriyordum, rüzgâr dinmedi, gece boyu çadırlarımızı dövdü. Ama biz beş mevsimi bir günde yaşamanın ayrıcalığını tattık. Yemek yerken yüksek irtifayla mücadele hâlâ sürüyordu ama moralimiz yüksekti. Başarmanın gururunu doyasıya yaşadık.

Ertesi sabah, ana ekibi zirvede karşılamak için pozisyon aldık. Onları aşağıdan izlemek tarifsizdi; karınca gibi gözüküyorlardı ama eğim sertleştikçe yaşadıklarını hissedebiliyorduk. Nihayet zirvede kucaklaştık. Kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi.

İkinci randevu…

Ama sanki ilk sefer gibi heyecanlı, sanki hiç ayrılmamışız gibi içten. Bu dağ, bu dostluklar, bu mücadele… İnsanı şeffaflaştırıyor, ruhuna iyi geliyor. Zirve, sadece yüksek bir nokta değil; her seferinde biraz daha kendine yaklaştığın yer.

Kaynak: Antalya Ekspres Gazetesi

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir