Antalya’nın Tam Kalbinde Bir Kültür -Sanat Vahası: sofiAkademi

Antalya’nın yeni kazandığı kültür-sanat mekanlarından biri de Balbey Mahallesi’ndeki sofiAkademi. sofiAkademi, tabiri caizse kentin tam kalbinde yer alan adeta bir  kültür-sanat vahası.

Yetişkinler ve çocuklar için; edebiyattan tiyatroya, yaratıcı yazarlıktan sinemaya pek çok atölyenin yer aldığı sofiAkademi aynı zamanda Yersiz Yurtsuz Tiyatro’ya da ev sahipliği yapıyor.

Her biri ayrı mekanlarda kültür-sanata dair üretimler yapan Pratisyen Hekim Ümit Yücetin, tiyatrocu Abdullah Yıldırım ve dramaturg Ruteba Doğan geçen yıl Haziran ayında sofiAkademi’de bilgi ve yeteneklerini birleştirerek kente yeni bir kültür sanat merkezi daha kazandırdılar. Bu üçlüyle sofiAkademi’nin kuruluş hikayesini ve güncel etkinliklerini konuştuk.

Seher Özen Karadeniz

  • Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?

Ümit Yücetin: Antalyalıyım. Hep Antalya’da yaşadım. 1991’de Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Uzun yıllar pratisyen hekim olarak görev yaptıktan sonra emekli oldum. Çocukluğumda başlayan edebiyat sevgim beni iyi bir okur yaptı. Bir süre Vatan Gazetesi’nin Kitap Eki’nde kitap tanıtım yazıları yazdım. Beş yıl boyunca Ruteba Hoca ile yazarlık ve derin okuma çalışmaları yaptık. Sinema, felsefe, sosyoloji, seyahat ilgi alanlarımdı. İnsana dair merakım, yolumun koçluk eğitimleriyle kesişmesini sağladı. Gelişim ve değişim koçluğu ve ebeveyn koçluğu eğitimleri aldım. Yirmi yaşında bir kızım var.

Abdullah Yıldırım: Urfa’da doğdum. Oyunculuk serüvenim Şanlı Urfa Belediye Tiyatrosu’nda başladı. Ardından Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk Bölümü’nden mezun oldum. Altı yıldır yetişkinlerle ve çocuklarla doğaçlama, tiyatro çalışmaları gerçekleştiriyorum. Şu an sofiAkademi’de çalışmalarımı sürdürüyorum. Beş yıldır ‘Yersiz Yurtsuz Tiyatro’nun kurucusu ve oyuncusu olarak var olmaktayım.

Ruteba Doğan: Ankara’da doğdum Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı Bölümü mezunuyum. 2007’de Antalya’ya yerleştim. Farklı eğitim kurumlarında yaratıcı drama eğitmenliği yaptım. Yetişkinlerle, ‘Yaratıcı Yazarlık’ ve ‘Film Okuma’ atölye çalışmaları yürütüyorum. Antalya Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde dokuz yıl süren eğitmenlik sürecim oldu. Antalya Şehir Tiyatrosu’nda dört yıl dramaturg olarak görev aldım. Antalya’nın özel tiyatrolarından ‘Yersiz Yurtsuz Tiyatro’nun kurucusu olarak beş sezondur yazıp yönettiğim oyunları sahneliyoruz. Yüksek lisans sürecimde felsefe ve tiyatro üzerine çalıştım. Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘Çocuklar İçin Felsefe Eğitmen Eğitimi’ programına katıldım. Aileler ve eğitimcilerle ‘Çocuklar İçin Felsefe’ eğitimini yöntem olarak kullandığım atölyeler devam ediyor. Beş yaşında bir kızım var.

“sofiAkademi’yi bir çeşit üretim evi olarak düşündük.”

  • ​sofiAkademi’nin hikayesini sizlerden dinleyebilir miyiz? Nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Ümit Yücetin:  Ruteba Hoca ile beş yıl önce yaratıcı yazarlık konusunda başlayan hoca-öğrenci ilişkimiz, süreç içinde kıymetli bir dostluğa dönüştü. Ruteba Hoca ve Abdullah Hoca atölye çalışmalarını bir çatı altında toplamak istiyordu. Hem fikirdaşlık hem gönüldaşlık olunca da bu hayali birlikte kurmaya başladık, düşünceler daha da genişledi, felsefenin, sanatın, edebiyatın, eğitimin, kişisel gelişim ve danışmanlık çalışmalarının içinde yer alabileceği bir çatı oluşturma fikri belirdi. Aynı hayale ortaklık ediyorduk: Çocuklar ve yetişkinler için sanatsal ve düşünsel üretimlerin yapılıp, paylaşıldığı bir yer. Bu hayal sofiAkademi’yi doğurdu.

Abdullah Yıldırım: Ruteba ile hep Yersiz Yurtsuz’un bir yeri olsun diye düşünüyorduk. Bir yandan da dışarıda ders veriyorduk, derslerimizi de vereceğimiz bir yer olsun dedik. Bu süreçte birçok kişi bizimle bu hayali hayata geçirmek istiyordu. Ancak biz yola, beş yıldır birlikte çalıştığımız Ümit Hanımla çıkmak istedik.

Ruteba Doğan: Sofi; sanatla, edebiyatla ilgili bir sürü ihtiyacın birbiriyle karşılaştığı bir sürecin sonrasında doğdu. Ben farklı kurumlarda farklı ortamlarda hem yetişkinlerle hem çocuklarla sanat ve yazarlık atölyelerimi yürütüyordum. Ümit Hanım’ın kitap atölyeleri farklı ortamlarda devam ediyordu. Keza Abdullah’ın da yetişkinlerle ve çocuklarla olan doğaçlama tiyatro atölyeleri vardı. Farklı yerlerde uzunca bir zamandır bu üretimleri yapıyorduk. Yersiz Yurtsuz beş yıldır hep farklı çatılar altında oyunlarına devam etti.  Birbirimizin dilini ve hayatını çok iyi biliyor olmamız bir noktadan sonra aynı çatının altında yaptığımızı üretimleri birleştirebileceğimiz bir çeşit üretim evi fikrini ortaya çıkardı. Bunun da ötesinde, sadece bizim değil bizim gibi üretim yapmak isteyen ve mekan arayanların da gelip işlerini yapabilecekleri bir yer olsun düşüncesiyle yola çıktık ve sofiAkademi’nin çocuklar ve yetişkinler için disiplinlerarası çalışmaların -fotoğraf, edebiyat, film, tiyatro- bir araya geldiği bir çatı olmasını arzu ettik.

“P4C Eğitmen Eğitimi ve Anne-Baba Eğitimleri de başlayacak.”

 

  • sofiAkademi’de neler var? Kısaca anlatabilir misiniz?

Ruteba Doğan: Yetişkinler ve çocuklar için düzenlenen birçok atölye çalışmamız bulunuyor. Yetişkinler için; ‘Doğaçlama Tiyatro’, ‘Kitap Analizi’, ‘Felsefe’, ‘Fotoğraf’, ‘Yazarlık’, ‘Çocuğuma Kitap Okuyorum’ ve ‘Film Okuma’ atölyeleri yapıyoruz. Çocuklar için iki ana atölyemiz var, ‘Çocuklar İçin Felsefe Atölyesi’ ve ‘Çocuklarla Yaratıcı Yazı Atölyesi’. Bu atölyeler dışında ‘Çocuklar için Mitoloji’, ‘Çocuklar İçin Film Okuma Atölyesi’, ‘Çocuklarla Edebiyat ve Kitap Okuma’ atölyelerini sürdürüyoruz. Yetişkinlerle ‘çocukluk felsefesi ve çocuk edebiyatı’ üzerine kurulu olan ‘Çocuğuma Kitap Okuyorum’, ‘Çocuğumla Düşünüyorum’ atölyeleri içerik olarak aynı, sadece yaş grubu nedeniyle isimlendirmelerde farklılık var. Yetişkinlerin, çocuklarla edebiyat, felsefe ve sanat üzerinden iletişim kurduğu bu atölyelerde, sadece anne-babaların değil, eğitimcilerin de çok aktif olarak fayda sağlayabilecekleri bir çalışma yürütüyoruz. İlerleyen süreçte P4C Eğitmen Eğitimimiz ve Anne-Baba Eğitimleri de olacak. Kurumlar için düzenlediğimiz ‘Kurumlarla Tiyatro Oyunu Atölyesi’ ve ‘Kurumlarla Sanatsal Gelişim Atölyesi’ çalışmalarımız var.

  • Kurumsal çalışmalara da başladınız mı?

Ruteba Doğan: Başladık.

  • Çocuklarla Felsefe Atölyesini yürütüyorsunuz. Biraz bu atölyeden söz eder misiniz?

Ruteba Doğan: Neredeyse bölümden mezun olduğumdan beri çocuklarla çalışıyorum. Mesleğe ilk başladığım zamanki öğrencilerim üniversiteye başladı. Şu an onların kardeşleri öğrencilerim oldu.  ‘Çocuklar İçin Felsefe Atölyesi’nde felsefe ile yaratıcı yazarlık ve çocuk edebiyatı çalışmalarını birlikte yürütüyorum. Çocuklar, düşüncelerini yazıyor. Yaratıcı drama ile düşüncelerini, yazdıklarını oynuyorlar. Yazı yazmayı henüz bilmeyen çocuklar resim yaparak düşüncelerini paylaşıyor. Aileler süreci yazılar, resimler üzerinden de gözlemleyebiliyor. “Sadece düşünceleri değil; davranışları, cümleleri, yazdıkları gelişti, değişti. Özgüveni yükseldi. Kitap okumaya başladı. Daha saygılı dinliyor. Ben de kendimi geliştirmek için ne yapabilirim?” Bunlar ailelerden en sık duyduğum geri dönüş cümleleri oluyor.

  • Çocukların felsefeye ilgisi nasıl?

Ruteba Doğan: Aslında “Çocukların düşünmeye karşı ilgisi nasıl?” diye soruyoruz. Çocukluk, düşünme eyleminin en aktif ve özgün olduğu dönem ama genellikle aile, okul, toplum çocuğa ‘ne düşüneceğini öğreten’ yapılar olarak beliriyor. Çocuklar düşüncelerini değil, ezberlediklerini, öğrendiklerini konuşuyor; düşünmeyi unutuyor. ‘Çocuklar İçin Felsefe’ tam da bu süreçte devreye giren bir çalışma. Çocuklarla pratikte, bir konu, kavram, değer hakkında düşünüp, sorguluyoruz. Çocuklara ne düşüneceğini öğretmiyoruz, nasıl düşüneceklerini bulmalarına yardımcı oluyoruz. Kendi düşüncelerini anlatabilmek, farklı düşünceleri dinleyerek tanımak, yorum yapabilme yeteneğini geliştirmek çalışmanın en temel kazanımları. Örneğin adalet kavramı üzerine düşünüp sorgularken, akran zorbalığını konuşmaya başlayabiliyorsunuz ama “Akran zorbalığı nedir?” diye sorsanız kısır bir münazaradan öteye geçemezsiniz. Kaldı ki konuşma sırasında Aristo’nun adı geçiyor, dolaylı olarak bu bilgiyi de alıyor çocuk ama “Ben Aristo anlatacağım size” derseniz aranızdaki mesafeyi siz düşünün.

 

  • Yetişkinler için de Doğaçlama Tiyatro Atölyesi var. Tam olarak nedir, neler yapıyorsunuz bu atölyede?

Abdullah Yıldırım: Yetişkinler için Doğaçlama ve Tiyatro Atölyesi’nde oyun kavramı üzerinden yola çıkarak, yaratıcı drama çalışmalarındaki egzersizleri, oyunları oynuyoruz önce. Bu süreç katılımcıların rahatlamasını, oyun aracılığıyla farkında olmadıkları duygu ve düşünceleri bulmalarını sağlıyor. Bu aşamadan sonra doğaçlama sanatının temel kurallarını, tekniklerini paylaşıyoruz onlarla. Oyun ile oynamak arasındaki farkı bulmaya çalışıyoruz. Ardından tiyatro sanatındaki oyunculuk anlayışları üzerine konuşuyor, rol çalışmaları yapıyoruz.

Çocuklarla Anne-Baba-Çocuk Doğaçlama Tiyatrosu çalışmasını yürütüyorum.  Bir grubumuz var. Özellikle anne-babanın da işin içine girmesi etkiyi değiştirdi. Bu çalışmayı ilk kez sofiAkademi’de yaptım. Gayet iyi gidiyor.

  • Yetişkinlerle yürüttüğünüz Edebiyat Günleri etkinliğinin içeriğinde neler var? İlgi nasıl?

Ümit Yücetin: Başlarda 3-4 kişiyle başladık. Şu anda yaklaşık 30 kişiye ulaşmış bir grubumuz var. Artan bir ilgi var. Başlangıçta eş-dost devam ederken artık sosyal medyadan da katılan arkadaşlarımız var. Gündüz saatlerinde olduğu için katılamayanlar oluyor. Bir süre sonra akşam grubunu da açacağız. Ayda bir kez yapıyorduk önümüzdeki süreçte ayda iki kez yapacağız.

  • Katılımcıların bu atölyeye önceden hazırlık yaparak mı gelmesi gerekiyor yoksa isteyen herkes katılabilir mi?

Ümit Yücetin: İsteyen herkes katılabilir. Önceden hazırlık yapması gerekmiyor. Ancak isterse kitabı okuyup da gelebilir.  Edebiyat Atölyesi’nde bir yazarı ayrıntılı olarak inceleyip sonrasında seçtiğimiz bir kitap üzerinden devam ediyoruz.

 “sofiAkademi aidiyeti yüksek bir yer oldu.”

 

  • Bu atölyeler bir süredir devam ediyor. Atölyelere katılanlardan nasıl geri dönüşler aldınız? İlgi nasıl?

Ümit Yücetin: Öncelikle yakın çevremizde ilgiyle karşılandı. Güzel olansa devamlılığının olması, sofiAkademi çatısı altında bir kez etkinliğe katılan çocuk da olsa yetişkin de olsa diğer etkinliklerimizi de takip ediyor. Devamlılık göstermesinin yanı sıra yakın çevreleriyle de paylaşıp onların da katılımını sağlıyorlar. sofiAkademi aidiyeti yüksek bir yer oldu. Bu anlamda çok şanslıyız. Pek çok atölyemizin katılım oranı başladığı günden bugüne artış gösterdi.

Abdullah Yıldırım: Bana kalırsa katılımla ilgili devamlılık çocuklar üzerinden gelişti de diyebiliriz. Başlarda aileler çocuklarını bırakıp, ‘şöyle bir dolaşıp gelelim’ derlerdi. Şimdi onlar da gitmiyorlar. Velilerimizden biri geçenlerde şöyle dedi. “Çocuğuma bugün gitmesek mi diye sordum, gitmek istiyorum dedi. Bazen de ‘Tablet mi sofi mi’ diye soruyorum, ‘sofi’ şeklinde cevap veriyor.”

Ruteba Doğan: Sıkılma tepkisini çocuklarda hiç görmedik. Başka aktiviteler de sunulsa, çocuk hasta bile olsa gelmeyi tercih ediyor. Çocuğun “tercih etmesi”, anne-baba demeden çocuğun yola düşmesi bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oluyor.

  • Bunu neye bağlıyorsun?

Ruteba Doğan: Burada yaptığımız etkinlikleri her kurum yapabilir ancak ben kendi adıma da Abdullah Hoca adına da şunu söylemeliyim; çocuklarla yakaladığımız başarımızı, iletişim becerimize bağlıyorum. Çocukların; ruhunu, dilini, becerisini anlamak başka bir özel beceri gerektiriyor ve onu da burada bizim yapabildiğimizi düşünüyorum.

“sofiAkademi Youtube kanalı büyük ilgi görüyor.”

 

  • sofiAkademi sosyal medyada çok aktif. Oradan geri dönüşler nasıl?

Abdullah Yıldırım: Sosyal medyanın gücü çok fazla, özellikle instagramın.  Takipçilerimiz hızla artıyor. İnstagramda yaptığımız reklamlar da çok etkili oldu. Youtube’da sofiAkademi kanalını da açtık. Videolar büyük ilgi görüyor. Bu dönemde yazıdan çok video iş görüyor.

Ümit Yücetin: Örneğin video paylaştığımızda daha fazla beğeni alıyoruz.

Ruteba Doğan: Ayrıca sosyal medya sayesinde sadece Antalya’dan değil İstanbul, Ankara ve İzmir gibi başka şehirlerden de çok fazla geri dönüşler aldık. Bu da bize, ilerleyen süreçlerde bazı atölyeleri başta İstanbul olmak üzere farklı şehirlerde de düzenlemek konusunda fikir verdi. Bu konuda çalışmaya başladık.

“Antalya’da kültür-sanat ciddi bir ivme kazandı.

  • Antalya’nın kültür sanat ortamını nasıl değerlendirirsiniz?

Ümit Yücetin: Yerli Antalyalı olarak şunu söyleyebilirim Antalya bir değişim geçiriyor. Öncesinde bir film festivali, opera-bale dışında kültür-sanat anlamında çok da fazla bir seçeneğimiz yoktu. Edebiyat, çocuklarla yapılan sanat atölyeleri, tiyatro doğaçlama çalışmaları ciddi anlamda yeni ve çok da güzel mekanlarla ve insanlarla yol alıyor.  Artık Antalya’da kültür-sanat anlamında gidebileceğiniz yerler var. En değerlisi de bu. Daha da güzel olacağını düşünüyorum.  Gelecek anlamında ümit vaad ediyor.

Abdullah Yıldırım: Urfa, kültür-sanat etkinliklerinin neredeyse olmadığı bir kentti. Bir tek belediye tiyatrosu vardı. Urfa’dan Antalya’ya geldiğimde ilk yıllar hayran kalarak kentteki tüm kültür-sanat etkinliklerini takip etmeye başladım. Bir süre sonra onlar da yetersiz gelmeye başladı çünkü farklı şeyler izleme ihtiyacı içindeydim. Zamanla  izlediğim tiyatrolarla ilgili olarak şunu sorgulamaya başladım: Sahnede bana benzeyen insanlar niye yok? Bu nedenle Yersiz Yurtsuz Tiyatro severek içinde bulunduğum bir proje oldu. Sokaktaki insanın derdini anlatıyor. Antalya’daki kültür-sanat ortamına da yine Yersiz Yurtsuz üzerinden cevap vereceğim, salonumuz her seferinde dolup taşmıyor ancak sadık bir izleyici kitlemiz var. Son zamanlarda bizim yaptığımız işleri yapan mekanlar da artmaya başladı. Bu güzel bir şey.

Ruteba Doğan: On yıla yakın bir süredir Antalya’dayım. Bu süre içinde kültür-sanat ortamındaki gelişmeler ciddi bir ivme kazandı. Sayı olarak bir ivme var. Kimin nasıl bir nitelik kazandıracağını bize zaman ve seyirci gösterecek.  Ama ne olursa olsun sayının artması her zaman iyidir. Bu zamanda insanların aktif olarak bir yer açması, sanatla ilgili çalışmalar yapması iyi bir şey. On yıl içinde sayı çok ciddi arttı. Daha da artacağını düşünüyorum. Kalıcılıklarını ise zaman gösterecek çünkü ekonomik olarak bu işler getirisi çok olan işler değil.  Hem sanatsal olarak bir idrak gücü gerektiriyor hem de ekonomik olarak sizin dayanabilme gücünüz gerekiyor. Zaman her ikisini de göğüsleyecek olanları bir yere taşıyacak. Bazı yerler belki sadece ekonomik nedenlerle gidecek. Bazıları sadece boş üretimler yapacak ama ekonomik anlamda seyirci desteğiyle çok iyi gidecek. Kimliği belirleyecek olan zaman.

  • BAKÜS’le yaptığım röportajda onlara sormuştum size de sormak isterim. Kentin bu yeni mekanları birlikte de üretimler yapar mı?

Ruteba Doğan: Antalya halkı için, Antalya seyircisi için bu çok güzel olur. Ekipler kendi arasında iyi bir dil oluşturabildiği sürece ortak bir çalışma her zaman yapılabilir.

Abdullah Yıldırım: sofiAkademi’nin kimliğine uygun ekiplerle ortak projeler yapmak isteriz.

Ümit Yücetin: Bu oluşumların aidiyet ve kimlik oluşturma süreçlerinden sonra elbette birlikte çok değişik platformlarda üretim yapılabiliriz. Şenlikler, festivaller olabilir. Ancak böyle ortak üretimler için biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir