Her kıyı finansal bir plaj olmak zorunda değildir!

Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama Çalışma Grubu, Phaselis Antik Kenti’nde mevzuata aykırı yapılaşma ve mahkeme kararına rağmen, Turizm Bakanlığı’nın ısrarının halk ve STK (Sivil Toplum Kuruluşları) nezdinde tepki oluşturduğunu bildirdi. Çalışma Grubu, “Kültür ve Turizm anlayışı içinde her kıyı finansal bir plaj olmak zorunda değildir. Sahip olduğu asli değerlerin bir paçası olarak görülmeli ve korunmalıdır.” ifadesini kullandı.

Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama Çalışma Grubu’nun basın açıklaması şöyle;

“Phaselis Antik Kenti Ören Yeri ve Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi Projesine ilişkin Turizm Bakanlığı’nın ısrarı halk ve STK (Sivil Toplum Kuruluşları) nezdinde tepki oluşturmaktadır.

Söz konusu projeye ilişkin STK’ların açtığı haklı davaları bulunmakla birlikle Antalya Peyzaj Mimarları Odası’nın açtığı ve ulusal basında da yer aldığı gibi yürütmeyi durdurma kararına rağmen inşaat faaliyetleri halen devam etmektedir.

Proje alanının 1.Derece Arkeolojik sit alanı, Milli Park alanı ve Kıyı mevzuatı kapsamındaki alanlar içerisinde kalması gibi birden fazla mevzuata konu alanda proje ile iki ayrı koyda günübirlik tesislerin, restoran, kafeterya, otopark, karşılama merkezi, cankurtaran ünitesi, duş ve tuvaletlerden oluşan çok sayıda yapının inşa edileceği, 1000 metreküpten fazla beton malzemenin de kullanılacağı projenin inşası için PVC, demir ve alüminyum gibi malzemelerin yanı sıra yoğun olarak ahşap kullanılacağı, tespit edilmiş olup, söz konusu mevzuatlara aykırılığı dile getirilerek dava açılmıştır.

Antalya Peyzaj Mimarları Odası’nın açtığı dava 13/04/2023 tarih de Antalya 3. İdare Mahkemesinin “yapım işinin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğura bilecek nitelikte bulunması sebebiyle mahallinde keşif ve bilirkişi yaptırıldıktan sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar” sakıncası belirtilerek 2577 sayılı yasanın 27. Maddesi uyarınca yürütmenin durdurulmasına 13/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verilmiştir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kronik hastalığı olan turizm olgusunu kültürden koparan sadece ekonomik bir sektörel faaliyet olarak gören bu anlayışını kıyılardaki yaratılan beton yığınlarından yaratılan çevre ve kent sorunlarından alıp şimdi turizmin esas varlığı olan kent kimliğinin vazgeçilmez doğal ve kültürel miras alanlarına taşıması kültür olgusundan koparılan turizm faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin mümkün olamayacağını hala algılayamadığı gözlenmektedir.

Ne yazık ki bunu anlatma çabamızın bu dava konusu proje ile halen karşılık bulmadığı görülmektedir.

Kültür ve Turizm anlayışı içinde her kıyı finansal bir plaj olmak zorunda değildir. Sahip olduğu asli değerlerin bir paçası olarak görülmeli ve korunmalıdır.

Phaselis ender değerlerimizdendir, korunmalıdır!

Yapılan proje;

1-Arkeolojik Sitler, Koruma ve Kullanma Koşullarına ilişkin 14.7.1998 gün ve 594 sayılı ilke kararı 1. Madde “I. Derece Arkeolojik Sit: Korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır.”

Yine aynı maddenin  (d) bendi “Bu alanlar içerisinde yer alan ören yerlerinde gezi yolu düzenlemesi, meydan tanzimi, açık otopark, WC, bilet gişesi, bekçi kulübesi gibi ünitelerin koruma kurulundan izin alınarak yapılabileceğine,”

Projenin içeriği ‘Günübirlik’ kullanım kapsamında olup söz konusu ilke kararlarına tamamen aykırıdır.

 

2- Milli park ve sulak alanlar gibi alanlarda yapılacak planlara ilişkin ilgili yönetmelik;

  1. Maddesi Milli park, tabiat parkları, sulak alanlar ve benzeri korunan alanlarda yapılacak her tür ve ölçekte planlar aşağıdaki ilkeler doğrultusunda hazırlanır:

 a) Milli parklar, tabiat parkları, sulak alanlar, benzeri koruma statüsü bulunan diğer alanlarda, kaynak değerlerinin etkin korunması, devamlılığının sağlanması, koruma-kullanma dengesi gözetilerek arazi kullanım kararlarının geliştirilmesi, korunan alan ile etkileşim halinde bulunan yerleşim alanlarının olumsuz etkileri gözetilerek sosyo-ekonomik faaliyetlerin belirlenmesi için öncelikle uzun devreli gelişme planı veya yönetim planları hazırlanır.

 b) Uzun devreli gelişme planları Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yapılır veya yaptırılır. Orman ve Su İşleri Bakanlığınca hazırlanan veya hazırlattırılan gelişme planlarında Bakanlığın olumlu görüşü alınır, bu görüş dikkate alınarak Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yürürlüğe konur.

Yönetmelikte, uzun devreli gelişme planları onaylanmadan proje olarak uygulama yapılamayacağı açıkça belirtilmektedir.

 

3- 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Yönetmeliğine aykırılık;

Yönetmeliğin 13. Maddesi şu şekildedir “Kıyılarda ayrıca uygulama imar planı yapılmadan; rekreatif amaçlı iskele, tonoz sistemleri, aralarında en az 150 metre mesafe olmak kaydı ile 6 m2’yi geçmeyen büfe ve kirletici etkisi olmayan fosseptik yapımını gerektirmeyen seyyar tuvalet ile sabit olmayan duş, gölgelik ve soyunma kabini.” Yapılabilecekler açıkça belirtilmekle birlikte söz konusu proje kapsamı gereği kıyı kanunu ve uygulama yönetmeliğine de aykırıdır.

Sonuç: Ortada yasal mevzuata aykırı bir proje, uygulanmayan bir mahkeme kararı olmakla birlikle gelişen bilinç kapsamında dünyada değişen turizm anlayışının dışında halen süre gelen ilkel ekonomik kaynak olarak görülen plaj anlayışının değişmediği bakanlığın yetkilerini oluşturan 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunun kültür ve turizm olgusunun esas belirleyici olan unsurlarını tehdit ettiğinin açık bir örneğidir. Söz konusu yasa kapsamının önümüzdeki siyasal süreçte yeniden değerlendirilmesi gerekliliği açıkça görülmekte bu yasanın Antalya özelinde yarattığı kimlik tahribinin kentlimiz açısından en büyük sorun olarak görüldüğünün bir kanıtıdır.”

 

Phaselis ender değerlerimizdendir, korunmalıdır!

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir