Hıncal Uluç’a Ses Verin; Aspendos, Türkiye’nin Gururu Olmalı!

Hıncal Uluç’u seversiniz sevmezsiniz bu tartışılır. Ama Türkiye’nin en etkili en sivri dilli, en popüler yazarlarından biri olduğu kesin. Hıncal Uluç köşesinde sık sık Antalya’yı konu ediyor. Antalya Piyano Festivali, Aspendos Uluslar arası Opera ve Bale Festivali, Altın Portakal bu yazıların en önemli konuları.

Son olarak yine birkaç gündür peş peşe Aspendos Festivali’ni yazıyor. Tespitleri son derece önemli. Acaba yerel aktörlerin kaçı bu yazıları okuyor ve kendine dersler çıkarıyor.

Aspendos, Türkiye’nin Gururu Olmalı..

Sabah  / 28.06.2012

Aspendos’un açılışına, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen‘in çok manidar, çok anlamlı ve aslında çok sitem dolu konuşması damga vurmalıydı. Döner dönmez bu konuşmayı ele alacaktım. Aile içi yaşadığımız acı olaylar, kafamdaki programı darmadağın etti. Yazamadım, ama geçen günler içinde baktım, kimse de yazmadı. Kimse üzerinde durmadı.. Konuşmadı..
Aspendos, dünyanın en muhteşem Tiyatrosu bana sorarsanız.. 2 bin yıldır dimdik duran bir anıt. Yüz binlerin onu ziyaret etmesi için içinde bir şey sahnelemenize de gerek yok. Dünyanın dört bir yanından gelenler, burayı görmek, gezmek, resim çektirmek için çırpınıyorlar, zaten..
Antalya yöresi, dünyanın en güzel turizm bölgesi.. Deniz, güneş, kumun en güzeli.. Binlerce yıllık bir tarihin en benzersiz hazineleri.. Doğal organik en çeşitli ve en lezzetli meyve ve sebzelerin yetiştiği bir verimli cennet.. Ucuz ama kaliteli..
Turist daha ne ister ki..
Şimdi böyle bir turist cennetinde, böyle bir tiyatroda 19 yıldır bir festival yapıyorsanız, artık her defasında yer yerinden oynamalı..
Öyle mi oluyor peki?.
Ne gezer?..
Bir garip kararla yarısı kapatılmış, 2500 kişiye düşürülmüş tiyatro açılışta bile dolu değildi..
Şimdi Rengim Gökmen’in “Açılış” konuşmasına dikkati çekelim..
“Opera ve bale sanatları ülkelerin gelişmişlik kriterlerinde en önemli göstergelerden birini oluşturan kültür ve sanatın zirve noktalarıdır.
Festivalin Antalya’nın tanıtım ve marka değerine büyük katkıda bulunmaktadır.
Aspendos’un önümüzdeki yıllarda turizmcilerimiz tarafından daha gerçekçi şekilde değerlendirileceğine inanıyoruz.
Bu festivalin güç kaybetmesi yalnız Antalya’nın değil, ülkemizin de turizm değerlerinde düşüşe neden olabilir.
Bu ilgisizlik devam ederse, festivali küçültmek zorunda kalabiliriz. Hatta devam ettiremeyebiliriz.
Sanat büyük bedellere mal olabilir ancak sanatsız kalmanın bedeli çağdaş toplumlar için çok daha ağır olacaktır.”
Alanya’dan başlayıp, Fethiye’ye kadar sahil yolu, Aspendos’un potansiyel konukları ile dolu.. Yüzlerce otel, tatil köyü ve pansiyon, yüz binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor.
Böyle bir ortamda, Aspendos gecelerinin karaborsaya düşmesi gerek. Oysa tiyatro nerdeyse boş ve Antalya’da kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Körler ve sağırların birbirini ağırladığı “Kimsenin İzlemediği Filmler Festivali”ne Antalya halkının milyonlarını cömertçe harcayan “Halkçı” Belediye Başkanı, lütfedip Aspendos’un açılışına bile gelmiyor, seçildiğinden beri.
Antalya Valisi ikinci perdede kaçsa da, hiç değilse görünüyor. Gerisi yok..
Antalya’da yığınla, adı var, kendi yok “Turizm” derneği var.. Otelciler, Seyahat Acenteleri, falan filan.. Hepsi palavra.. Hiç biri Aspendos’un “Antalya Markası”na etki ve katkısının farkında değil..
Alanya Fethiye hattındaki dev otel ve tatil köyleri yöneticilerinin de dünyadan haberi yok.. Böyle bir festival, ilan edilen tatil programı içinde değerlendirilmez mi?.
Adamlar, böyle olaylar için ülkelerine turlar düzenliyorlar. Biz Antalya’ya kadar gelmişleri, otobüse bindirip Aspendos’a götürmeyi beceremiyoruz.
Reklamlarımızda Aspendos’u pazarlamayı düşünemeyecek kadar vizyonsuzuz.
Neden?.
Antalya’nın da sahibi yok da ondan.. Bu ülkenin en büyük sorunu “Sahipsizlik” orada da geçerli.. Hadi yerel yönetimlerden hayır yok.
Ya gelecekleri Turizm ekonomisine bağlı otel ve tatil köyleri..
Kaldığım, gittiğim, uğradığım hiç bir otel, ya da tatil köyünde festivalin afişlerini, stantlarını görmedim. Hiç bir otel yöneticisinin konuklarını Aspendos’a götürmek için çaba harcadığına şahit olmadım.
Her 5 yıldızlık otel, 10 konuğunu getirse, Aspendos dolar. Ama kimsenin umurunda değil..
Ne turizm acenteleri, ne Kültür Bakanlığı ve onun Antalya temsilcileri, ne Antalya yerel yönetimi çözüm için hamle yapmıyor..
19 yıldır Antalya’da kimsenin kılı kıpırdamıyor..
Madem yerel yönetimlerden ve palavra turizm derneklerinden hayır yok.. O zaman işe festivali düzenleyenler el koyacak. Opera ve Bale Genel Müdürü aylar önceden başlayarak, tatil köyleri yöneticileriyle toplantılar yapacak. Fikirler alacak. Ortak programlar hazırlayacak.
Yörede tonla otobüs var, boş duruyor.. Muhsin Ertuğrul, daha 1950’li yıllarda, Ankara Tiyatrolarının önüne otobüsler dizerdi, oyun bitince her semte.. Ankara Tiyatroyu öyle sevdi.
Açılış başta, temsil geceleri, Alanya ve Fethiye yönlerinden Aspendos’a ring seferi yapacak, yol boyu tatil köylerine uğrayarak konukları alacak, temsil sonu tekrar otellerine bırakacak otobüsler ayarlanamaz mı?..
Sevgili Gökmen,
İnsanların gelmesini beklemeyecek, sen getireceksin.
Antalya’nın ister kamu, ister özel yerel yönetici(!)lerinden hiçbir şey beklemeden her şeyi kendin organize edecek, ya da bu işten vazgeçeceksin.
Yarın devam edeceğim.. Başka şeyleri, ve tabii Turandot’u anlatacağım..

Aspendos “Popüler” olmalı!.. Korkmadan..

Sabah  / 29.06.2012

Senelerden beri anlatmaya çalışıyorum, ama galiba bende bir ifade noksanı var..
Aspendos, biraz da kendi reklamını kendi yapmalı.. Nasıl?..
Organizasyonu yapanlar, biraz daha “Popüler” düşünmeli..
“Burada dünyanın her yanından her çeşit insan var.. Onların ilgisini nasıl çekebiliriz?.”
Opera’nın gösteri sanatlarının en az popüler olanı olduğu bilinirse, böyle düşünmek şart olur..
Popüler olmanın yolu iki..
Birincisi.. Ülkenin, hatta dünya haber kanallarının ilgisini çekecek bir açılış ve kapanış yapmak.. İkincisi.. İzlemek için özel bir kültür, eğitim gerektirmeyen bale gösterilerini arttırmak.. Operaları çok özenle seçmek..
Şimdi bakın..
Turgut Reis Marina Klasik Müzik Festivali Jose Carreras’la açılıyor.. Açılabiliyor..
O zaman Aspendos Opera Festivali niye Placido Domingo Konseriyle, tüm dünyaya “Merhaba” demiyor?.
Ya da..
Kaydettim. Hemen her gün bir bölüm izliyorum.. Viyana Filarmoni’nin “Yaza Merhaba” konseri.. Enfes.. Hani Yılbaşında yaparlar “Yıla Merhaba” diye.. Onun açıkta olanı.. Schönbrunn Sarayının bahçesinde binlere, ama binlerce insan.. Bir muhteşem orkestra en bilinen eserleri çalıyor ve Viyana Balesi gösterilerle eşlik ediyor.. İzlemeye doyamıyorsunuz.
İnsanın Viyana’ya gidesi geliyor.. Belek’ten Aspendos’a gitmeye üşeniyorken.. Böyle bir gece düzenlese Devlet Opera ve Balesi..
Opera’nın en güzel, en popüler şarkıları, üvertürleri.. Balerinlerin insanı uçuran şovları.. Arada, en güzel Anadolu Türküleri ve dansları.. Unutulmaz Folklorama’da olduğu gibi..
Bakın bakalım 2 bin 500 mü, 7 bin 500 mü kişi geliyor Aspendos’a.. Biletler karaborsaya düşüyor mu, düşmüyor mu?.
Bakın bakalım o zaman nasıl haber oluyor “Aspendos” medyaya..
..Ve de bir üçüncü madde.. Her festivale “Tavan” olacak bir gösteri… Verona Festivali’ndeki Zefirelli’nin Carmen’i gibi.. Neyimiz eksik?.
Kapanış gene efsane bir bale eşlikli konserle olmalı ki, Aspendos bir daha dolsun taşsın.. Belediye Başkanı da kalkıp gelsin.. Vali ikinci perdede kaçmasın..
Bu konserlere bir dünya starı, soprano, tenor, bariton getirmek çok mu zor, devlet için?. Sponsor mu bulunmaz?.
Burnumuzdan biraz kıl aldıracağız.. Popüler olmak ayıp değil.. Korkmamak, utanmamak gerek..
Açılışta, Turandot’ta, o bana sorarsanız dünyanın en güzel opera şarkısı Nessun Dorma’yı, o adını duymadığım İtalyan konuk tenor öyle ruhsuz oynayacağına, Ferhat Göçer oynasaydı Calaf’ı ve söyleseydi şarkıyı, bugün hala konuşuluyor ve tartışılıyor olacaktı.. Ferhat’ı kıskananlar ve burnu kıl dolu olanlar kıyamet koparacakları için tartışılacak ama o gece Aspendos tıklım tıklım dolacak, bugün hala Aspendos konuşuluyor olacaktı..
Ben Turandot’u yarın konuşacağım!..

İzmir’e Turandot alkışı..

Sabah  / 30.06.2012

Turandot, Opera tarihinin en ünlü aryalarından birine, belki de birincisine sahip olmakla ünlüdür..
Nessun Dorma!.. Opera dışında, bunun kadar söylenen arya yoktur.. Hemen her opera konserinin de programında yer alır..
İtalyanlar, organize ettikleri 1990 Dünya Kupasının resmi şarkısı olarak Nessun Dorma’yı seçmişlerdi..
“Sabaha kadar uyku yok” diye başlayan ve “Zafer” haykırışlarıyla biten şarkıyı, Roma’da yapılacak finalin ardından sabaha kadar tüm İtalya sokaklarında, şampiyonanın resmi şarkıcısı Pavarotti eşliğinde söyleyeceklerinden emindiler..
Ne var ki Maradona liderliğindeki Arjantin İtalya’yı Napoli’de devirdi, yarı finalde.. Ki o sene Maradona transfer olduğu Napoli’yi 69 yıl sonra İtalya Şampiyonu yapmıştı. Kentte tapılan adamdı. Necdet Çobanlı Ağabey (Nur içinde yatsın) FİFA’nın emrine verdiği dünya güzeli bir hostesli arabasıyla Sinyoru (Can Bartu) ve beni almış, Roma’dan Napoli’ye maça götürmüştü.. Napoli halkının Maradona uğruna resmen Arjantin’i tutması, İtalyan Birliği’ni sarsmış, Milanolular “Roma’dan güneyi İtalya değildir” diye sloganlar atmışlardı.
Nessun Dorma’yı final gecesi sabaha kadar Almanlar söylediler.. Ben bu yazıyı yazarken hesabıyla, dün gece yarı finalde İtalya’ya yenilen Almanlar.. İtalya bir kere daha, yarın gece sabaha kadar Nessun Dorma söylemeğe hazırlanıyor..
“Toreador”ları yenebilirlerse tabii..
Turandot’un Türk Opera tarihinde de yeri var..
Opera bu ülkede Turandot’la popüler oldu desem yeridir.. 90’lı yıllarda, genç ve gözü kara bir yönetmen, Opera’yı, sahnenin önüne gelen şarkıcının şefin gözlerinin içine bakarak şarkısını okuduğu, şişman kadın ölünce biten ruhsuzluktan kurtarmaya cesaret etti.
“Opera bir gösteri sanatıdır. O zaman gösteri görkemli olmalı” dedi ve arka arkaya, iki muhteşem gösteri sundu.. Turandot ve Tosca!..
O zamana kadar İstanbul’da üç dört sıraya oynayan operalara birden bilet bulunmaz oldu..
Kaç dostum için, o gözü kara yönetmene telefon edip, bilet istediğimi hatırlarım..
Gözü karanın adı Yekta Kara‘ydı..
Bana sorarsanız, Türk Opera tarihinde dönüm noktası olan Turandot, 19 yıl önce ilk defa yapılan Aspendos Opera ve Bale Festivali’nin de açılışı oldu..
..Ve 19 yıl sonra, gene bir dev yapımla, İzmir’den bu defa Aspendos’a geldi.
Aytaç Manizade, 250 kişiyi bulan bir dev kadro ile gerçekleştirmiş, görkemi..
AKM kapandığından bu yana operalarda hasret kaldığımız bir dev orkestra… 88 saz.. Harikaydılar.. Dev bir koro.. Müthiştiler.. Uğur Seyrek hayran olduğum koreograflardandır.. Danslar da nefisti..
Dekor olağanüstüydü.. Bu kadar çarpıcı, bu kadar anlamlı, ama bu kadar pratik.. Ortada bir dev güneş.. “Sabaha, güneş doğana kadar” ya.. Ama o güneş, uzak doğu felsefesini, Yin ile Yang’ı, siyah ile beyazı, iyi ile kötüyü de simgeliyor. Sahneye, ikiye açılan o güneşin içinden girip çıkan Turandot iyi mi, kötü mü?. Çağda Çitkaya efsane bir dekor yaratmış..
Bir süper star dinledik ve seyrettik.. Hayır, baş roldeki Turandot, ya da Calaf değildi o. İkincil Liu’da, soprano Birgül Su Ariç.. Şarkıları sık sık alkışlarla kesildi hep.. Su gibi akıyordu sesi.. Çok da iyi oyuncuydu üstelik..
Zalim Prenses Turandot’ta bir konuk sanatçı vardı. Kazak Gülzat Daurbayeva..
Nessun Dorma’yı söyleyecek Calaf’ta ise İtalyan tenor Rubens Pelizzari..
İşte hata burada yapılmış..
Eğer Aspendos’un açılışına Turandot’u koyuyor ve baş rollere “Konuk” davet ediyorsanız, çok ama çok seçici ve de pazarlamacı olacaksınız.. Ya o isme bakıp Aspendos’a koşacak insanlar, ya da gelenler öyle bayılacak ki, anlata anlata bitiremeyecekler.
Turandot da, Calaf da sıradandılar, bu açıdan.. Rengim Gökmen şefim “Bu tenora dikkat et. Müthiş yetenek, dünyaca ünlü olacak” dedi. Olabilir.. Ama bana o gece Aspendos’ta “Gelecek” değil, “Bugün” lazım.. Bir İtalyan tenor da sanat hayatının ilk günlerinde Ankara’ya gelmiş, kimsenin haberi olmamış, ikinci kastta bir kaç temsilde oynayıp gittikten 20 sene sonra Pavarotti olmuştu.
Hemen yanımda oturan Antalya Valisi ikinci perdenin sonunda kalkarken, onu uyarmak istemiştim, “İki saattir burdasınız. Az daha kalın. Üçüncü perdenin başında Nessun Dorma var” diye.. İyi ki uyarmamışım.. Ben bu muhteşem şarkının bu kadar ruhsuz söylendiğine ilk defa şahit oldum.. Yanımdaki opera ve müzik aşığı Cornelia Diamond genel müdürü, can dostum Zafer Alkaya ile birbirimize baka kaldık.. “Bu mu” diye..
Öyle hayal kırıklığı oldu ki, planımda olduğu halde, daha sonraki Rigoletto temsiline gitmedim, Antalya’ya.. Zafer telefon etti.. “Bariton harikaydı ama, ‘La Donna e mobile’yi söyleyen tenor felaket..”
Aspendos’u yaşatmak istiyorsak, programı çok ama çok özenli ve ayrıntıları dahi çok iyi hesaplayarak yapmalıyız..

1 Yorum

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir