Kadın Olmak…

Nereden başlayacağımı bilemediğim ama gururla ve yüzümdeki gülümseme ile dökülüyor kelimeler… Kadın olmak güzel şey, bu kadar şiddete, zorluğa, sıkıntılara rağmen. Peki biz onun ne kadar kıymetini bilebiliyoruz? Maalesef çok çok az…

Kendimizi değerli kılma üzerine onlarca kitap okusak da iş pratiğe dökmeye gelince sınıfta kalmayanlarımızın sayısı azdır. Buraya benim hikayemden bir bölüm bırakıyorum. Umarım ışık olur…

2020 Ekim ayıydı. Meme kanseri farkındalık ayı… Kendi değerimi unuttuğum bir süreçten henüz çıkmaya çalışıyordum. Kendime iyi davranmaya karar verdiğim bir gün doktor kontrolüme gittim. 35 yaşından sonra her kadının çektirmesi gereken Mamografi için randevu aldım. Girişimsel Radyoloji Uzmanı mamografiyi görür görmez içimde patlamak üzere olan bir saatli bombayla yaşadığımı söyledi. Ve hızlıca biyopsi yapıldı. Daha operasyon esnasında söylediler hazırlıklı olmam gerektiğini. Başıma geleceklerin bilincinde olarak yüzümü güneşe döndüm ve bana bu hediyeyi verenlere teşekkür ettim. Yanlış okumadınız, bu bir ima da değil. Teşekkür ettim, bana kendimi hatırlattılar. Doktorlarıma güvendim ve ekstra sosyal medya kurcalamalarına girişmedim. Doğru bilgiler olduğu kadar insanları telaşa sürükleyen yorumlar, bilgilerle dolu internet ortamı. İçine girdiniz mi çıkmak zor. Ben güvenmeyi tercih ettim hekimlerime.

Gözyaşlarımı tutamadığım zamanlar olmadı mı? Tabii ki oldu. Ancak bu da tıpkı grip gibi bir hastalık napalım diyerek enerjimi yüksek tutmaya çalıştım. İlk olarak kemoterapi ile çıktığım yolda doktorum her kontrolünde “sen enerjini koru yeterli ” diyordu. Yaşam şeklimi iyi olmaya endekslemiştim. Beslenmeden, meditasyona, kitaplardan filmlere kadar her şey bana sunulan bu dinlenme ve yenilenme dönemini artıya çevirebilme yolunda adamlardı. Dostlarım ve ailem destekleseler de evimin kapılarını kapattığımda benimle kalan bana güç veren kedilerimin varlığıydı. Evcil hayvan yok demişlerdi başlarken üniversitede. Mümkün değil demiştim. Onlar benim can yoldaşım.

Kemoterapi esnasında yan etkiler baş gösterdiğinde kendimle eğlendiğim bile oldu. “O son kadehi içirmeyecektiniz bana :))” Saçlar konusunda ben kemoyu 1-0 yendim. Kemoterapi başlar başlamaz 3 numara, 1 numara derken kazıyıverdim yumurta kafamı. Fena da olmadı hani. Tarz oldu. Üşüdükçe bere taktım. Sevdim kendimi her halimle. Pes etmeden beni sevenler, benimle birlikte güldüler her gün… Dostu düşmanı tanıdım, kime ne kadar değer verilmesi gerektiğini öğrendim…

Kemoterapiden yıldızlı pekiyi ile mezun olup, operasyon için sevgili cerrahımın ellerine bıraktım kendimi. Başarılı bir operasyonun ardından bir dostumu daha tanımaktan mutluluk duydum. Ve evime geçtim oh derken yeni bir maceranın başladığından habersizdim. Kemoterapideki enerjim yoktu. Anlayamadık önce ne yaramazlıklar vardı vücudumda. Ama sonra bir gaz bir gaz… hep o mercimek çorbasından :)) Tabii ki değilmiş. Narkoza doymamışım meğer. İlk operasyonda akciğerim delinmiş. Apar topar tekrar operasyon… Sonra o bahçe hortumundan hallice boru ile litrelerce sıvı çıktı ciğerimden damacanaya… 1 hafta oksijene bağlı yatarken hastanede, benimle beraber Kuzenim hastanede hapis kaldı mı? Ama doktorların ve bizim ilk şokumuzu unutamam. “AA a sol akciğerim nerede?”  Eh hayat sürprizlerle dolu… Zor bir dönemdi. Three ball diye bir şey verdiler elime üfle diye. Bu bozuk dedim geri verdim. Kıpırdamıyor ki toplar 😊Gayret gayret gayret…. En sonunda iki topu da tavana vurdurup, yapışan akciğerimi nispeten açmayı başardım. Binde bir rastlanan bir vakaymış bu kaçırmayayım fırsatı dedim. Sonra daha kendimi toparladım yok toparlamadım derken hadi dediler radyoterapiye. Radyasyon onkolojisi servisine merhaba dedim. 25 seanslık, 1.5aylik bir sürecin sonuna da güle oynaya geldik.

Şimdi bir tatlı huzur, sakinlikle birlikte hoş bir gülümseme ile balkonumda keyif yapıyorum. Her şey bitti mi? Tabii ki hayır. Kontroller kontroller, kullanılacak ilaçlar, dikkat edilecek kan ve kemik değerleri ve her baktığımda bana o günleri hatırlatan ameliyat izleri… Aman kulağınıza küpe olsun:

Hayat sevince güzel, neyi kimi sevdiğinizin önemi olmadan… Ve hayat gerçekten çok kısa… Ömrünüz konforlu geçsin diyorsanız lütfen kontrollerinizi ihmal etmeyin.

Kendi biriciğinizi sevip ona iyi bakın.

Sevgilerimle,

Nilüfer Gülerman, Lotusyoga108

 

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir