Kaleiçi CittaSlow Olabilir mi?

İtalyanca Citta (şehir) ve İngilizce slow (yavaş) kelimelerinden oluşan Cittaslow, ”yavaş şehir” anlamına geliyor. 1986 yılında Amerikan tarzı hızlı yiyecek (fast food) zincirine karşı çıkılarak, İtalya’nın Barolo kentinde ”Yavaş Yiyecek Birliği” oluşturuldu. 1989′da Paris’te uluslararası boyut alan birliğin, bugün 100′den fazla ülke temsilcisinden oluşan 80 bin üyesi bulunuyor.
Yavaş Yiyecek kavramından esinlenen ”Yavaş Şehir Hareketi”nin temeliyse 1999 yılında İtalya’nın Chianti bölgesindeki Greve kentinde, 30 kadar Yavaş Yiyecek kentinin katılımıyla atıldı. İlk bildirgede, küreselleşmenin insanlar arasındaki iletişimi, kaynaşmayı ve değişimi kolaylaştırmasına karşılık farklılıkların törpülenerek, tek bir model insan oluşturmaya doğru gittiği ve sonunda sıradanlığın hakim olacağı bir düzenin yaratılacağı konusunda endişeler bulunduğu dile getirildi. Bu muhtemel sonuçların engellenmesi, yerel değerlere sahip çıkılması, bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla Yavaş Şehirler kavramı çerçevesinde bir ağ oluşturuldu.

CittaSlow Şehirlerin hangi alanlarda önemli ve özel olduklarını düşünmeleri ve bu özelliklerini korumak için strateji geliştirmeleridir. Şehrin dokusunun, renginin, müziğinin ve hikayesinin uyum içinde, şehir sakinlerinin ve ziyaret edenlerin zevk alabilecekleri bir hızda yaşanmasıdır. Yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabildiği kavramlar olmaktan çıkarmak için bunları çocuklarımızla ve misafirleri­mizle paylaşmaktır. İnsanların kendi sağlıklarını ön planda tutmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek için, hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirliliklerin sürekli kontrol edilmesi ve sağlığı tehdit et­meyecek boyutta tutulmasıdır. Çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda önlem almak ve uygulamaktır. Yerel üreticileri desteklemek ve onların ürünlerini satabilecekleri satış merkezleri oluşturmaktır. Çevreye ve insana zararlı olmayan al­ternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesidir. Belki de en önemlisi bir şehrin, dünyada binlerce birbirinin aynı şehirden kendini farklılaştırmasıdır.
Yavaş Şehir olabilmek için çevre politikaları, altyapı, kentin dokusunun kalitesi, yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesi, konukseverlik gibi kriterler gerekiyor. Bu şehirlerin logosu olan salyangozu kullanabilmeye hak kazanan merkezler, düzenli olarak denetimden geçiriliyor.
Cittaslow bugün italya dışına hızla yayılmış olup Norveç, isveç, Güney Kore, Avusturya, Avustralya, Hollanda, Almanya, İngiltere, Polonya ve İspanya’da yavaş şehir örnekleri var. Nüfusu 50.000’nin altında olan ve değerlendirme kriterlerlerinde en az yuzde 50 başarı sağlayan şehirler yavaş şehir ağına dahil ediliyor. Şehir merkezlerinde araba kullanımını yasaklayarak/sınırlandırarak, Mc Donald’s şubeleriyle süpermarketleri kapatarak yaşanır şehirler oluşturmaya çalışıyorlar. Toskana’nın minik Chianti şehri 1999 yılında ilk “citta slow” kenti olmuş ve gittikçe yayılıyor.
Cittaslow kervanına katılmak öyle kolay değil. Öncelikle “Cittaslow” hareketinin manifestosunu kabul etmek ve yerine getirmek gerekiyor. En önemli şartlarından biri ise eskiyi, otantiği korumak, bir yandan da ekolojik kurallara duyarlı teknolojiyi reddetmemek. Yani geçmişe sahip çıkarken, geleceği de dışlamamak. İşin özünde salyangoz gibi yavaş yaşamak var. Çevreyi kirletmeden kendi kendine yeterek. Bu nedenle sembol olarak salyangoz seçilmiş.
Türkiye’den de kasabalar bu akıma üye olabilir mi? Bu hareketin önemli şartlarından biri en fazla 50 bin nüfuslu olmak. Sonra eskiye sahip çıkmak, çevre dostu olmak, cepten yiyen gösterişli kentlere öykünmemek gerekiyor. Cittaslow temsilcilerini ikna eden kent, hareketin sembolü olan “salyangozlu bayrağı” dalgalandırmayı da hak ediyor.

CittaSlow”un Türkiye”deki ilk temsilcisi Ege’nin yeni incisi Seferihisar’dır. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından gerçekleştirilen uzun soluklu bir proje sonunda belde CittaSlow olmaya hak kazandı.

Dünyanın ilk CittaSlow adası ise Gökçeada oldu. Sertifikasını 24 Haziran’da Polonya!da törenle alacak…

Seferihisar’ın Türkiye ile CittaSlow’u tanıştırmasından sonra Karadeniz, Ege ve Akdeniz kıyılarından bir çok beldenin CittaSlow sertifikası için hazırlıklara başladığı medyadan takip ediliyor.
Antalya’nın Kaş Belediyesi de CittaSlow için çalışmalara başladıklarını Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA) Antalya Destek Ofisi’ni ziyaretleri sırasında belitmişler. Başarılar diliyoruz…

CittaSlow’u okuduktan sonra aklımıza ilk gelen Kaleiçi’nin CittaSlow olup olamayacağı?

Kaleiçi içerisindeki 4 mahalle ile birlikte belediye haline gelse “Kaleiçi Belediyesi” olsa…

Olmuyorsa, 4 mahalle yerine bir mahalle olsa ve Dünyanın ilk CittaSlow mahallesi olmak için çalışsa olmaz mı?

Dip Not: Salyangoz kentlerle ilgili bir de Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkent Abu Dabi yakınlarında dünyanın ilk sıfır-karbon salımlı kentiyle ilgili projesi var. Dubai açıklarına yapay adalar yapan Araplar, bu kez çölün ortasında tamamen kendi kendine yetebilen dünyanın en çevreci kentini inşa ediyorlar. Çöpsüz, egzozsuz ilk kent.

Petrol zengini Arapların inşa edeceği Masdar City de tıpkı yavaş kentler gibi 50 bin nüfuslu olacak, yenilenebilir enerji kullanacak. Güneş, rüzgar, termal gibi çevreci enerjilerle beslenecek. Araçsız ve trafiksiz kentte, yeşil enerjiyle çalışan hafif raylı sistem inşa edilecek. Hem kent içinde, hem de Abu Dabi ile bağlantı bu hafif raylı sistemle sağlanacak. Konvansiyonel araçlar, kente giriş yapamayacak.

10 yıl içinde tamamlanması planlanan projede İngiliz mimar Norman Foster’ın imzası bulunuyor. 50 derecede çöl ortasına inşa edilecek kent, denizden esen serin rüzgarlarla sıcağı hissetmeyecek şekilde yapılandırılacak. Yerleşim alanının etrafına çekilecek duvarlar, hem çölün sıcağını durduracak, hem de Abu Dabi Havalimanı’nın gürültüsünü kesecek. Sokaklara inşa edilecek gölgelikler ise kent sakinlerini sıcaktan koruyacak. Deniz suyunu arındırma tesisleri yüzde 80 oranında daha randımanlı olacak, kullanılmış su ise arındırıldıktan sonra biyolojik yakıt üretmek için kullanılacak. Projenin Başkanı Halid Evad, burasının atmosfere hiçbir şekilde karbon salmayacağını ve gezegene zarar vermeyeceğini söylüyor.

6 km2’lik bir alana yayılacak olan Masdar City’nin can damarını ise Masdar Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nün oluşturması bekleniyor. Çölde yeşil ütopya yaratmaya kalkan Arapların niyeti, bu enstitüyle bilimde de bir adım öne geçmek. Projenin maliyetine gelince tam 15 milyar dolar. Çevreciliğin mütevazılığından uzak bir rakam. Ama yine de gelecekteki çevreci yerleşimler için bir ilk olma umudu var. Araplarınki bir deney. Hem de pahalı bir deney. Avrupa’nın Cittaslow hareketi ise denemeye değer bir proje.


Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir