MÜZİK TUTKUSU, İKİ ARKADAŞI YENİDEN ÜNİVERSİTELİ YAPTI

Müzikle yolları kesişen iki arkadaş Pelin Gel ve Eylem Aslangiray Candemir yıllar sonra hayallerinin peşinden gitmeye karar verdiler.  Zorlu bir sınav hazırlık döneminin ardından Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzikoloji Bölümünü kazandılar.

Candemir: “İlk defa kendim için bir şey yaptığımı hissetim.

Gel;Hayatın hiçbir evresi yeni bir başlangıç yapmak için çok geç değil.”

Geçtiğimiz yıl bir arkadaşlarının yıllar sonra üniversite sınavına girip, hep okumak istediği bölümü kazanması üzerine yıllar yılı müzik tutkuları peşlerini bırakmayan Gazeteci Pelin Gel ve Tekstil Mühendisi Eylem Aslangiray Candemir de birbirlerini cesaretlendirip çok istedikleri müzik bölümüne girmek için sınav hazırlıklarına başlıyorlar. Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı’nda yolları kesişen, yıllar içinde birlikte başka eğitimler alan, farklı korolarda türküler seslendiren iki arkadaşın müzik sevdası bu kez onları Güzel Sanatlar Fakültesinin Müzikoloji Bölümünde buluşturdu.

Uzun aradan sonra hayallerinin peşini bırakmayarak zorlu bir sınav dönemi geçiren ve hayal ettikleri bölümü okumaya hak kazanan Gel ve Candemir’le; müzikle ilişkilerini, sınav hazırlık sürecini ve kazandıkları bölümle ilgili gelecek hayallerini konuştum.

Seher Özen Karadeniz

 

Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

Eylem Aslangiray Candemir: Tekstil mühendisiyim, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden 2001 yılında mezun oldum. Mezuniyetimden sonra bir yıl Bursa’da çalıştım. Ardından Antalya’ya yerleştim ve tekstil sektöründe 6 yıl süreyle mesleğimi yaptım. Zamanında doğru bir tercih yapmamış olmamdan kaynaklı olarak yıllar içinde mesleğimle ilgili çalışmaları zorlanarak sürdürdüm ve bir gün geldi kendi kendime başka ne yapabilirim diye sordum. Tam böyle arayışlar içindeyken ‘sigorta eksperliği’ diye bir mesleğin olduğunu duydum. Sonrasında bir gazete ilanında sigorta eksperliği sınavı ilanını gördüm. Sınavlara hazırlanmaya başladım. Eksperlik sınavını kazandım. Eksperlikle ilgili eğitim aldım ve staj döneminde de başarılı olunca bu alanda çalışmaya başladım. Yaklaşık 8 yıldır eksperlik yapıyorum. Başlarda bir eksperlik şirketinde sürdürdüğüm işimi şimdi bağımsız yürütüyorum. Bunu biraz da çok yoğun olan iş hayatımı hafifleterek kendime, aileme ve sevdiğim işlere vakit ayırmak için tercih ettim. Zaman içinde işi tek başıma yapmaya karar verdim.


Pelin Gel: En büyük hayalim müzik okumaktı. Çocukluğumdan bu yana ilkokuldaki müsamereden tutun, ortaokuldaki müsamereye, lisedeki müzik yarışmalarına kadar okul hayatım boyunca müzikle ilgili her türlü organizasyonun içinde oldum.  Liseye geçtiğimde artık gitarım olsun istedim. Babama söylesem ‘mezun ol ondan sonra alırız’ der diye biriktirdiğim bayram harçlıklarımla peşinatını verdiğim ve kalan kısmını taksitlendirerek aldığım bir gitarım oldu. İki tane de kitap aldım. Gitarı eve gizlice soktum. Geceleri evde herkes yattıktan sonra sessizce çalışıyordum. Annem iki gün sonra fark etti. Haklı olarak ‘bu ne’ diye sordu. Kendilerine sormadan almış olmama oldukça sinirlendi. Tabii annemin kızgınlığından gitarı bana satanlar da nasibini aldı. Onlara da ‘siz nasıl 14 yaşındaki bir çocuğa taksitle gitar satarsınız’ diye sordu onlar da ‘ne yapalım çok istedi’ dediler. Neyse, annem kalan taksiti ödeyince artık bir hoca bulup açık açık çalışmalarıma devam ettim. Lisede üç kız bir erkekten oluşan Ararat isminde müzik grubu kurdum. Grubun hem gitaristi hem solistiyim, birlikte çalıp söylüyoruz. O yıllarda bütün hayalim konservatuvara girmekti. 9 Eylül Üniversitesi’nin sınavına girdim ancak kazanamadım. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudum. Bu bölümü de çok severek okudum. Okul dönemindeki bütün tatillerimi çeşitli basın-yayın kuruluşlarında staj yaparak geçirdim. Çünkü daha o yıllarda insanın kendi referansını kendisinin oluşturması gerektiğini kavramıştım. Mezun olacağım yılda Dünya Gazetesi’nden çalışmam için teklif geldi. Tam zamanlı olarak çalışmaya başladım. Ekonomi aslında bana çok da yakın bir alan değildi. Ancak çalıştıkça ekonomiyi çok sevdim. Yaklaşık 15 yıl boyunca Antalya’daki ulusal ve yerel medya kuruluşlarında ekonomi muhabirliği yaptım. Ardından da Antalya merkezli ulusal yayın yapan bir kanalda koordinatör olarak çalışmamın yanında tarım, hayvancılık ve çevre alanlarında programlar ve belgeseller yaptım. Tarımın ne kadar stratejik bir sektör olduğunu gördüm. Haberlerimi ağırlıklı olarak bu alanda sürdürmekteyim. Halihazırda Hürriyet Akdeniz ekinde editör olarak görev yapıyorum ve ekonomi alanında da haber yazmayı sürdürüyorum.

Müzikoloji okumak için yıllar sonra üniversite sınavına yeniden girmeye nasıl karar verdiniz?

EAC: Küçükken sorarlar ya ‘ne olmak istersin’ diye. Ben şarkı söylemek istiyordum. Pelinle ortak bir arkadaşımız geçtiğimiz yıl yine bizim gibi yıllar sonra sınava girip istediği bölüm olan Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzikoloji bölümünü kazanınca, biz de ondan cesaret aldık. Ayrıca Çiğdem sürekli olarak ‘ben yaptım, siz de yapabilirsiniz’ diyerek bizi teşvik ediyordu. Ancak kendi kendime kaldığımda, ‘nasıl olur yapabilir miyiz, yaşımız geçti. Bu yaştan sonra okuyabilir miyiz’ diyordum. Ben de bir tane de çocuk var. Maddi koşulları da ayarlamak gerekiyor. Bütün bunları düşündüğümden şimdiye kadar cesaret edememiştim. Çiğdem’in kazanması ve sürekli teşvik etmesi bizi bir eşikten atlattı ve harekete geçtik. İlk defa kendim için bir şey yaptığımı hissetim.

PG: Başta belirttiğim gibi müzik hep hayatımda vardı. Üniversiteye başladığımda sırtımda gitarımla dolaşıyordum.  Sınıftakilerle sürekli bahçede gitar çalıp şarkılar söylerdik. Zaman zaman dersi de kırıyorduk. Müziğin ne kadar birleştirici olduğunu orada anladım. Henüz tanışmadığımız, adını bile bilmediğimiz arkadaşlarla önce şarkı söylemeye başladık. Derken üniversitenin müzik kulübüne girdim. Grup Akdeniz diye kurulmuş bir grup vardı. Grupla tanıştım, anlaştık. Grup çalışmalarına başladık. Grup Akdeniz’in iki solistinden biri olmuştum. Bu yolla üniversite hayatım da hep müzikle iç içe geçti. Antalya’nın hemen her yerinde ve ilçelerinde konserler verdik. Bir gün çok sevdiğim hocam Hasan Üstün şöyle sordu: “Pelin kararını verdin mi; gazeteci mi yoksa müzisyen mi olacaksın?” Hocamın ne demek istediğini anlamadım çünkü müzik hep hayatımın içindeydi. Meslek olarak düşünmemiştim belki de. Müzik kurslarına gidiyorum, korolara katılıyorum, İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı’nda çok sesli müzik bölümünü okudum. Eylemle de oradan tanışıyoruz.

Hocamın ne demek istediğini şimdi anlıyorum.   Çiğdemin de kazandığı haberini alınca şunu fark ettim; sadece koşturuyoruz. Durup hayatımıza bakmıyoruz. Hayatımızda kendi yolcuğumuz için ne yaptığımıza bakmıyoruz. Gerçekten istediğim şeyler ne diye insanın kendisine sorması, zaman zaman soluklanması lazım. Ben de böyle soluklandığım bir anda hayatımda her dönem tutkum olan müziği her yönüyle öğrenmek istediğime karar verdim. Bu kararı vermemizde Çiğdem’in de etkisi oldu. Bir kadın iki kadının hayatını değiştirdi de diyebiliriz. Biz de bugün senle kendi hikayelerimizi paylaşırken biraz da şunu düşündük: Başka kadınların hayatına bu yolla dokunabilir miyiz?

Tekstil mühendisi Eylem Aslangiray Candemir, yeniden üniversiteli olmanın heyecanını yaşıyor.

 

Yani insan bir durup düşünüp kendisine ‘benim hayat amacım ne, ben gerçekten ne istiyorum?’ sorusunu sormadan böyle bir yolculuğa çıkamıyor mu demek istiyorsunuz?

PG: Sorgulamazsa gündeliğin içinde kayboluyor insan. Biz kaybolmak istemedik.

EAC: İnsanların da tercih ettiği bu zaten. Senin kaybolman. Çünkü eğer kaybolursan, hele ki bir de kadınsan üstüne evin temiz oluyor, çocuklarınla ilgileniyorsun, kocan geldiğinde onunla ilgileniyorsun. Bu toplumu rahatlatıyor.

 

Arkadaşınızın da cesaretlendirmesiyle sınava girmeye karar verdiniz. Aileleriniz bu kararınızı nasıl karşıladı?

EAC: Eşim bu konuda hep destek olmuştur. Yıllardır çeşitli Türk Halk Müziği korolarında türkülerimizi seslendiriyorum. Bunların haftada bir ya da iki gün süren çalışmaları oluyor. Bütün bu süreçlerde hep yanımdaydı. Zaman zaman müzik tutkumun hayatımızda daha fazla yer kapladığı durumlar da oldu. Bu durum canını sıkmışsa da üstesinden geldik.  Çünkü eşime de anlattım ‘bu benim tutkum, bu tutkumu bitirirsem ben biterim’ diye. Şanslıyım ki O da anladı. Okuldan eve döndüğümde ‘okul nasıl geçti’ diye soruyorlar. Böyle bir yola çıktığınız da olumsuz söylemlere kulağınızı kapatacaksınız.  Çünkü; ‘bu yaştan sonra nasıl yapacaksınız? İşle beraber nasıl yürüteceksiniz?” diyenler de oluyor.

PG: Benim ailemin sınavı kazandığım ana kadar girişimimden haberi bile yoktu. Kendi kendime ‘başarayım da öyle söyleyeyim’ dedim. Sınavı kazandığımda haber verdim ve çok mutlu oldular. Şimdi her türlü desteği veriyorlar.  Sınava hazırlandığım süre içinde de Eylemin söylediği gibi her türlü olumsuz söze kulağımı kapattım.

 

Başarılı bir gazeteci olan Pelin Gel, çocukluk hayali olan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde.

İşin gücün arasında sınava nasıl hazırlandınız? Hazırlanırken zorlandınız mı?

EAC: Ben zaten bir icra heyetindeydim. İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarından mezun olalı çok olmuştu. Müziğe çok ara vermiştim ve teknik çoğu şeyi unutmuştum. Ekibe yetişmek için ders almaya karar verdim.  Pelin’in ders aldığı hocadan ben de ders almaya başladım. Bir süre sonra hocam, neden müzik bölümünü düşünmediğimi sordu. Hocamın bu sorusu üzerine düşünmeye başladım. Bu soru bile kendi başına içime bir kıvılcım düşürdü ve sınav için hazırlıklara başladım. Ayrıca TYT için de hazırlık yapmaya başladım. İlk sınavı kazandım. Ardından bölümün iki basamaklı yetenek sınavlarına girdim. Hazırlık sürecinde zorlanmanın yanı sıra umutsuzluğu düştüğüm anlar da oldu. Ara ara motivasyonumuz düşüyordu. Hangimiz diğerini motivasyonsuz görmüşse, ‘kalk ayağa’ diyordu. Bir senelik hazırlığın sonunda yetenek sınavını da kazanıp müzikoloji bölümünde okumaya hak kazandım.

PG: Sınava bir yıl hazırlandım. Öncelikle kendimize inandık. Burhan Yacan Hocamız sınava hazırladı.  Müziğin çok farklı alanlarına ilişkin çalışmalar yaptık. Zor bir süreçti. Ne olsa yaşımız da var. Belli bir yaştan sonra insan biraz daha zor öğreniyor. Ancak biz kendimize inandık. Hocamız da bize inandı. İnsan sevdiği bir konuda çalışırken karşılaştığı zorluğu tutkusuyla aşıyor. Girdiğimiz sınav iki aşamalı zor bir sınavdı. Kendimize olan inancımız ve çok çalışmamızla başardık. Hem çalışıp hem okuyacağım. Zor mu, zor. Hiç tatil yapmayacağım, cumartesi-pazar çalışacağım. Öte yandan her şeyin bir bedeli var. Müzik tutkum için buna değer.

 

Sana ayrıca şunu sormak isterim Eylem, evli ve çocuğun var. Eğitim-öğretim hayatın süresince zorlanacağını düşünüyor musun?

EAC: Verimsiz geçirdiğimiz bir hayat var aslında. Evde olduğumuz tüm zamanlarda çocuğumuzla ve eşimizle mi vakit geçiriyoruz. Televizyon izliyoruz, oyalanıyoruz. Zamanı iyi kullandığımız da zor olacağını düşünmüyorum.

 

Kazandıktan sonra neler hissettiniz?

EAC: Sınav iki aşamalı demiştik. İlk aşamayı atlattığımızı öğrendiğimizde Pelinle belki bin kez birbirimize sarıldık, çığlık ata ata. Yanımızda destek için gelen arkadaşlarımız zor sakinleştirdi.

PG: O kadar mutluyum ki kendimi 17 yaşımda hissediyorum ve aynı heyecanı taşıyorum. İçimde kelebekler uçuşuyor.

 

Müzikoloji Bölümünde ilk gününüz nasıl geçti?

EAC: Sınava hazırlandığım sıra, ara ara, ‘kazanırsam benden yaşça çok küçük sınıf arkadaşlarım olacak, nasıl bakacaklar, hocalarım nasıl bakacak’ diye düşünüyordum. Ancak genç sınıf arkadaşlarımızdan şu ana kadar aldığımız geri dönüşler çok güzel.  Öğrenci işlemlerinin nasıl yapıldığını unutmuşuz. O biraz zorladı. Ders başı yapmak için çok fazla yer dolaştık.

PG: Bunca yoldan sonra başarmış olmaktan dolayı yüksek bir enerjiyle geldik. Bizim bir enerjimiz var ve burası da bize farklı bir enerji verecek.

 

 

Ne diye sesleniyorlar size?

EAC: Bana abla demeye başladılar.

PG: Bana henüz diyen olmadı.

 

Hocalarınızla ilişkiniz nasıl?

EAC: İkinci üniversitesini okuyanlara hocalarımız alışık. Bizden önceki sınıflarda da uzun aradan sonra yeniden üniversite hayatına başlamış öğrencileri var.

PG: Yaptığımız, yapacağımız hiçbir şeyin bence yaşı yok.  Siz doğru bir yolda yürüyorsanız destek vereniniz çıkıyor. Hocalarımız da çok destekliyor.

Bir hayal kurdunuz ve şimdi istediğiniz bölümdesiniz, dört yıllık bir eğitim süreci var önünüzde, bu süre boyunca ne gibi planlarınız, hayalleriniz var?

ECA: Biz de tam kestiremiyoruz henüz neler yapabileceğimizi. Yolda göreceğiz bazı şeyleri.

PG: Kafamızda projeler var ancak şimdi bunları açıklamak için çok erken.  Ancak şunu biliyoruz A’dan Z’ye bu alanla ilgili pek çok şeyi dört yıl içinde öğreneceğiz.

 

En sık hangi tür müziği dinlersiniz?

ECA: Türk halk müziği aşığıyım.

PG: Türk Halk Müziği dinlerim. Etnik müzikler ilgimi çeker.

 

Son söz olarak ne söylemek istersiniz?

EAC: Zamanı verimli kullanmayı öğrenmeliyiz. Biz bu süreçte bunu deneyimledik. Zamanı verimli kullandığımızda birçok şeye vakit ayırabiliyoruz. Yeni bir şeye başlamak için korkmasınlar. Diğer yandan Mercan’a da (kızı) ‘bak, hangi yaşta olurlarsa olsunlar kadınlar başarıyor’ demek, kızıma bu anlamda da örnek olmak istedim. Hayatını kendi elleriyle kurabileceğini benim üzerimden görmesini arzuluyorum. İnsanlar

PG: İnsan hayata bir kere geliyor. Önce gerçekten kendisi için bir şeyler yapabilmeli. Özellikle bu sözüm kadınlar için. Çoğu kadın kendisi için bir şey yapmıyor. Çocuğu için, kocası için, evi için yapıyor önce, kendisi en sona kalıyor. Durup, sormaları lazım ‘kendim için ne yapıyorum”.  Doğup, büyüyüp, ölüyoruz. Bu süreçte hayatımıza anlam katacak işler yapmamız da önemli. İyi ki bu süreçte Eylem gibi bir arkadaşım vardı. Biz yola beraber çıktık. Yolda birbirimize çok büyük bir kadın gücü olduk. Bazen ben işten yorgun geliyordum. Dinlenirken, Eylemden bir mesaj: Çalıştın mı? bağlamayı eline aldın mı? Ben hemen denileni yapıyorum. Ya da ben ona soruyorum, kabak kemaniyi çalıyor musun? En büyük şansım oydu.

Hayatın hiçbir evresi yeni bir başlangıç yapmak için ‘çok geç’ değil.

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir