Yollarınıza güller seriyor bu şehir..

1992 nin bahar aylarındayım şarkılarımla yürüyoruz her sabah ve her akşam. Adımlarım hangi şehre dokunursa dokunsun o an Suadiye’nin sakin, sadeliğindeyim. Babamın sesi oturma odamızda; “ Çocuklar bu evimizi ve Avşa’daki yazlığımızı satıp Antalya’ya yerleşme fikrine siz ne dersiniz ?” Ben 12, kardeşim 10 yaşının çocuk neşesiyle, kendimizi hep özel ve önemli hissetmenin gururuyla, annemiz ve babamızın kararına masum bir olgunlukla onay veriyoruz.

Avşa’yı da, Suadiye’yi de özlüyoruz ama Antalya “tatil” demek bizim için o yıllar. Okullarımız, yeni dostluklarımız, ilk aşklarımız…

Sıcağı her zaman seven ben, o yıllarda Antalya Devlet Tiyatrosu’nun oyunlarını kaçırmadan takip ediyorum. Yalnız yürüyüşlerimde bugünlere birikiyorum, biraz sevdalı, biraz aşık hep platonik.

Yaz akşamları, kalemimin aşk şiirleri, gece ay, yıldızlar ve o tatlı hayaller …

Üniversite yılları önce beni, sonra da kardeşimi yeniden İstanbul ile buluşturuyor sonraki yıllarda. Annem ve babam da Antalya’daki evimizi bırakıp 2000 yılında İstanbul’ a geliyorlar yeniden. Benim üniversitede yalnız geçen 3 yılımın tüm duaları kabul oluyor.

2003 yılından sonrasını 2013’e kadar umudun ve kayıpların günleri diye yazdı ömrüme tarih.

Bugün, Antalya’da yeniden, adımbaşı tüm güllere hayran yürüyorum. Mayıs gelince Hıdırellez’i bekliyorum, düşlerimle. Çok şanslıyım diye şükrediyorum her an, her portakal çiçeği kokusunda. Siz de farkediyor musunuz baharla gelen Antalya’nın güzel kokusunu?

Antalya’da yaşayıp yürüme mesafelerinde araba kullanıyorsanız, yapmayın bunu. Yürüdükçe gülleri farkedersiniz, güller renk renk dokunur gönlünüze. Ne olur gülümseyin biraz bu kente. Sizin gülümsemenizle bahar gerçekten gelir. Kalbinizden tüm karamsar hisleri süpürdüğünüzde, hayallerinizin gerçek olması kaçınılmazdır. Geçen gün pazarda, domates, yeşillik satan teyzenin dediği gibi

“İyi düşün, iyi iste, iyi olsun.”

Kalbinde hep kötülük, yalan ve sahtelikler barındıran insanlardan uzak durun.

Ön yargılarınızdan, birilerini eleştirme ihtiyacınızdan kurtulun. Sinirlenmek de, iyi hissetmek de duruma bakışımızda gizlidir ya hani, o kadar basit aslında. Yavaşlayın biraz …

İşe, güce, dizilere, futbola kaptırıp da ıskalamayın hayatı. İlle de yetişmeniz mi gerekiyor bir yerlere?

Bu nedenle diyorum, yürüyün imkan buldukça, tabii gölgeden gölgeden:)

Yine de mutsuz hissediyorsanız ve hep birilerini suçluyorsanız,

bana göre “İyi insan, iyi yaşar, iyi hissettirir zaten.”

Nasıl? Bir dakika! ben size kötüsünüz mü dedim?

Arzu Taşkın

3 Yorum

Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir