Antalya Sabahında: Gözlem ile Düşünce Arasında
|Ezgi Köse’nin kaleminden…
“Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün.’’
— Orhan Veli Kanık
Akdeniz’in kıyısında, sabahın erken saatleri… Yazın yakıcı sıcaklığı henüz kendini göstermemiş. Güneş, sakin ışıklarıyla Kaleiçi’nin taş döşeli sokaklarına yavaşça süzülüyor. Şehir hâlâ uykuda.
Begonviller her sokak köşesinden uzanıyor, renkleriyle sessizce çevremi sarıyor. Toprağa serilmiş meyvelerin çatlamış kabuklarını fark eden küçük kuşlar ve böcekler, birer birer yaklaşıp içlerine sokuluyor. Az ileride, bir duvarın ardından uzanan nar ağacının kızılları sabah ışığında parıldıyor. Rüzgâr, uzak bir turunç bahçesinin kokusunu taşıyor burnuma. Tüm bu dinginliğin içinde, başımı kaldırıp içimdeki gürültünün tersine, huzurla denize yaslanan Beydağları’na bakıyorum.
Calvino, “Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır,” der. Bu sözden yola çıkarak, “kente soru sormak” ifadesi, kişinin bir mekânda kendi hayatına ya da varoluşuna dair sorulara, o yerin diliyle, kokusuyla, manzarasıyla veya insanları aracılığıyla yanıt bulması anlamına gelebilir.
Mekân, yalnızca fiziksel bir varlık değildir; aynı zamanda düşünsel, duygusal ve sezgisel karşılaşmaların yaşandığı bir zemin sunar. Bu karşılaşmaların izini sürebileceğimiz en belirgin yerlerden biri ise kentlerdir. Çünkü kentler, sadece binalar, sokaklar ve meydanlardan ibaret değil; aynı zamanda bireysel ve kolektif hafızayı, duyguları, alışkanlıkları ve iyileşme çabalarını taşıyan canlı organizmalardır.
Bir kentin asıl büyüsü, onunla kendi kimliğimiz, geçmişimiz, arzularımız ve iç dünyamız arasında kurduğumuz çok katmanlı ilişkilerde yatar. Bu ilişki, kenti yalnızca bir yaşam alanı olmaktan çıkarır; onu kişisel bir anlam haritasına dönüştürür.
Antalya; masmavi denizi, sarp kayalıkları ve Akdeniz’e bakan falezleriyle hayata tutunmanın ve ona dayanmanın kendine özgü, incelikli yollarını sunar. Hadrian Kapısı’nın gölgesinde, Yivli Minare’nin siluetinde ve Kaleiçi’nin taş sokaklarında geçmişin izleriyle bugünü bir arada yaşatır. Parlak yüzeyinin ardında çok katmanlı bir derinlik barındırır. Orada bir köşe, bir taş, bir ağaç ya da bir gölge; insanın kendi içinde kendini yeniden kurmasına imkân tanır.
Attalos’un taş bedenine yumuşak bir sabah ışığı vuruyor; şehir, onun durgun bakışları altında yavaşça uyanıyor. Belediye işçisinin kaldırımda sürünen süpürgesiyle birlikte havaya ince bir toz bulutu karışıyor. Az ileride, birkaç esnaf uykulu gözlerle kepenklerini kaldırıyor. Hava hâlâ serin, sokak sessiz, deniz sakin… Ama çok geçmeden etraf canlanacak; kaldırımdaki adımlar çoğalacak, kıyıya yürüyenler artacak. Sabahın huzuru, kalabalığın uğultusuna — ya da o tanıdık yaşam kavgasına — karışacak.
Ezgi Köse
ezgiekose@gmail.com
Kaynakça
- Calvino, Italo. Görünmez Kentler. Çev. Işıl Saatçioğlu, Yapı Kredi Yayınları, 2019.
- Kanık, Orhan Veli. “Anlatamıyorum.” Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları.