Antik Çağın Güzel Kokular Diyarı; PHASELİS

Yaz aylarında günübirlik ve Mavi Yolculuk teknelerinin uğrak alanlarından olan Phaselis Antik Kenti, Antalya yöresindeki onlarca antik şehir arasında en ilgi çekenlerinden biridir.  Günümüzde yerli ve yabancı ziyaretçilerin günübirlik mesire yeri olarak ilgi gören Phaselis, tarihte bitki örtüsünün zenginliği dolayısıyla “Parfüm deposu” olarak bilinir.

Phaselis, Antalya’ya 35 kilometre uzaklıkta, Tekirova’nın hemen yanı başında antik bir kenttir. Antalya’dan, Kumluca istikametine doğru giderken, Phaselis sapağını görürsünüz. Buradan ormanlık alanda kısa bir yolculuktan sonra antik kentin bugün ayakta kalan surlarıyla karşılaşacaksınız. Aracınızı otopark alanına bıraktıktan sonra, bu doğa ve tarih hazinesi bölgeyi gezebilir, denize girebilirsiniz.

Tarihçesi

“Phaselis” anlamı konusunda kaynaklar da pek çok sözcük yer alır. Hellen dilinde “Tanrı esirger” anlamında bir sözcüktür. Bilge Umar’a göre Luwi kökenli olup “deniz kentçiği” anlamındaki “Passala” dan gelir. Yunanca’da “fasulye” anlamına gelir. Antik kaynaklar kenti “yüksek” ve “rüzgarlı” diye tanımlar.

İsminin anlamındaki farklılıklara karşın, kentin kuruluş söylencesi konusunda görüş birliği vardır;

Efsanelere göre, kent M.Ö. II.Bin’in sonunda Mopsos ve Lakious tarafından kurulmuştur. Tarihçi Athenaios’un anlattığı efsaneye göre Lakious kendine bağlı bazı kabilelerle buraya gelmiş araziyi beğenmiş ve şehrin burada kurmaya karar vermiş. Fakat o sırada burada Kylabras isimli bir çoban yaşıyor ve sürülerini de burada otlatıyormuş. Lakious, o sıralarda para mefhumu olmadığı için çobandan araziye karşılık hububat veya balık teklif etmiş. Çoban kurutulmuş balığı tercih etmiş ve topraklardan sürüsünü alarak çekip gitmiş. Geç dönemlere kadar Phaselis’te tanrılara kurutulmuş balık sunulurdu. Antik Çağ’da bu durum alay konusu olmuş, “ucuz adak” anlamına gelen “Phaselis Adağı” deyimi orta çıkmıştır.

Zengin bir bitki örtüsüne sahip Phaselis, antik çağda yaban gülleri ve gülyağı parfümü ile ün kazanmış bir kentti. Phaselislerin ticari ünleri ise çok kötüydü. “Fırsatçı” olarak tanınan Phaselisler, hazinelerini güçlendirmek için 100 drakhmon ödeyeni yurttaşlığa kabul ederdi.

Ticaret gemilerinin uğrak yeri

Kentin kuruluşu kesinlik kazanamamakla beraber tarihte ismi en erken Fenike ile Yunanistan arasında ticaret gemilerinin uğrak yeri olarak geçmektedir. Phaselis şehrinin kuruluşu M.Ö. VII. yüzyıldan yukarı çıkmamaktadır. Üç limana sahip oluşu, konumu ve zengin orman bölgelerine yakınlığı nedeniyle M.Ö 690’da Rodosluların kolonisi olarak kurulmuştur. M.Ö. VII. ve VI. yüzyıllarda geçimini denizden sağlayan Phaselis, Perslerin Anadolu’ya hakim oluşundan sonra onların, daha sonra İskender’in Persleri yenmesiyle de İskender’in eline geçmiştir. Ancak Phaselisliler İskender’e kapılarını açmış, onu şehirlerinde konuk etmişlerdir. İskender Pamphlia şehirlerinin birçok elçisini burada kabul etmiş, kıyı kesimindeki şehirleri bir bir alarak Gordion’a gitmiştir.

İskender’in ölümünden sonra kent, M.Ö. 309’dan 197’ye kadar Mısır’daki Ptolemaiosların elinde kalmış, Apameia Barışı ile diğer Lykia şehirleri gibi Rodos Krallığı’na verilmiş, M.Ö. 190’dan 160 yılına kadar Rodosluların egemenliğinde kalmıştır. M.Ö. 160 yılından sonra da Roma’nın egemenliği altında Lykia Birliği’ne girmiştir. Phaselis M.Ö. I. yüzyılda Olympos ile beraber devamlı korsanların taarruzları altında kalmış, bir müddet Zenekites’in elinde kalan şehir, Romalıların bu korsanı yenmesiyle kurtulmuştur.

M.Ö. 42 yılında Brutus, şehri Roma’ya bağlamıştır. Bizans Çağı’nda ise Phaselis, Piskoposluk Merkezi olmuştur. Elverişli limanları dolayısıyla M.S. III. yüzyılda tekrar korsanların taarruzlarına uğrayan şehir bundan sonra önemini yitirmiş, daha sonraki Arap akınlarıyla da iyice fakirleşmiş ve M.S. XI. yüzyılda artık hayatiyetini sürdüremeyecek duruma gelmiştir. Selçukluların Alanya ve Antalya limanlarına önem vermesi nedeniyle tamamen önemini yitirerek sönmüştür.

Phaselis erken dönemlerde su ihtiyacını kuyu ve sarnıçlarla karşılarken Roma Çağı’nda her yerde görüldüğü gibi uzak yerlerden su kemerleri ile (Aquadükt) şehre su getirerek su ihtiyacını karşılamışlardır. Şehrin kuzeyindeki bir kaynaktan su kemerleri ile Hadrian Agorası’nın arkasındaki tepeye suyu getirmişler, buradan künkler ve kanallarla kent içine dağıtmışlardır. Şehrin esas kalıntıları askeri liman ile güney limanı birbirine bağlayan ana caddenin iki yanında bulunmaktadır. 125 m uzunlukta 20-25 m genişlikteki ana caddenin her iki yanında üçer basamakla çıkılan kaldırımlar bulunur. Cadde ortalarda bir meydan oluşturduktan sonra güney limanına ulaşır. Düzgün taşla döşenen bu caddenin altında kanalizasyon ve drenaj sistemi vardır.

Phaselis limanları ile ünlü bir kent olup, bunların en büyüğü yarımadanın güney-batısındakidir ve bu limanın girişinde 200 m. uzunluğunda bir de mendirek vardır. Bugün bu mendireğin büyük bir bölümü sular altında kalmıştır.

Tiyatrosu yaklaşık bin 500 – 2 bin kişilik bir kapasiteye sahiptir. Hem kente hem de denize hakim olan tiyatroya ana caddeden taş merdivenlerle çıkılmaktadır. İki kattan oluşan tiyatronun üst kısmı günümüze ulaşamamıştır.

Kentin birkaç yerinde Nekropol varsa da bunlar büyük ölçüde defineciler tarafından tahrip edilmiştir. En iyi durumda olanı ise deniz kenarında, kuzey limanı tarafındakidir.

Kaynaklar: TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı / www.arkeolojidunyasi.com / ATSO Vizyon Dergisi

2 Yorum

Antalya Palyaço için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir